Garanti Yatırım İcra Kurulu Başkanlığı görevini sürdürürken beş ay önce İtalyan lastik devi Pirelli Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini de üstlenen İtalyan Liyakat Nişanı sahibi Metin Ar, Türkiye’nin komplekslerinden kurtulması halinde 2010 yılında 8-10 milyar dolarlık yabancı sermayeyi çekebilecek potansiyele sahip olduğu görüşünde. Ar’a göre,Türkiye gerek borçluluk seviyesi, gerek güçlü bankacılık sistemiyle küresel krizde dünyanın birçok ülkesinden ayrıştı. Son olarak yaşanan Dubai krizi ve Fitch’in not artırımı da bu gerçeğin altını bir kez daha çizdi. Bütün bunları Türkiye’nin bir fırsat olarak değerlendirebileceğini savunan Metin Ar, öncelikle kendimize güvenmemiz gerektiğini belirterek, “ ‘Ya dünyada bir kriz olursa, Türkiye’de işler kötü gider’ psikolojisinden kurtulup bu güvenimizi dünyaya bas bas bağırmalıyız ki Dubai gibi hem riskli hem de manevi taahhütlerini yerine getirmeyen ülkelerden kaçan paralar sağlam zemin olan Türkiye cennetine gelsin. Ayrıca Fitch’in not artırımı da uluslararası sermaye piyasası yatırımcıları nezdinde çok ilgi çekti. Bu durum Türk bankalarının ratinglerini de yükselteceği için Türkiye için sıçrama yaptıracaktır” diyor.Garanti Yatırım İcra Kurulu Başkanı ve Türk Pirelli Yönetim Kurulu Başkanı Metin Ar, sorularımızı şöyle yanıtladı:
- Küresel kriz hız kesti derken Dubai krizi çıktı? Bu krizin Türkiye’ye yansıması nasıl olur?Herkesin aklında yeraltından çıkan petrolle para basan Araplar imajı var. Onlarda para o kadar çok ki, devamlı yerin altından çıkıyor. Dubai gerçeği bunun tam böyle olmadığını gösterdi. Para öyle çok olmasına rağmen özsermaye ile değil, borçlanarak o kuleler dikilmiş. Satılmaya çalışılmış, satılamayınca borçların vadesi geldiğinde ödenememiş. Manevi sorumluluk olarak Dubai devletinin satabileceği başka malları satıp özkaynağını kuvvetlendirip borcunu ödemiş olması gerekirdi. Onun yerine devlet, “Özkaynak bana aittir. Borçlar ise bana borç veren bankaların riskidir. Kazanırken faiz kazanacaklardı, şimdi işler kötü giderken cezasını çekecekler’ gibi bir yaklaşıma girmesi kötü bir şey. Normal olarak dünya kültüründe devletler ancak çaresiz kaldıkları zaman böyle bir yola girer. Şimdi Türkiye’nin bunu bir fırsat olarak değerlendirmeli.l Bu konuda Türkiye’nin fırsatları neler?Türkiye’nin hem devlet, hem özel sektör borçlanması ülkenin büyüklüğüne göre çok düşük seviyelerdedir. Kısa ve uzun vadede bir problem yok. Bu hem Türkiye’de hem yurtdışında yeteri kadar bilinmiyor. Dünyadaki bütün ülkeler bankalarına destek verirken bir tek Türkiye, bankalarına destek vermedi. Tersine bankaları likit bolluğundan faydalanarak bilançolarının içindeki önemli bir yatırım kalemini tamamen kendi arzuları ile Türk devletinin çıkardığı Hazine bonolarına yatırdı. Türk ekonomisinin, özel sektörünün, bankacılık sisteminin, hazinesinin dünyadaki birçok ülkeden bu vasıfları ile ayrıştığını iyi anlatmamız lazım ki, Dubai gibi hem riskli hem de manevi taahhütlerini yerine getirmeyen ülkelerden kaçan paralar sağlam zemin olan Türkiye cennetine gelsin.
- Nasıl bir yol haritası izlenmeli?
Yabancı sermaye açısından Türkiye’nin göreceli olarak sağlam, nüfusu ve satış potansiyeli yüksek bir ülke olduğunu anlatacak organizasyonlar yapmalıyız. Burada Tanıtım Ajansı’na büyük görevler düşüyor. Belki TÜSİAD’a büyük görevler düşüyor. TOBB’a ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan’a büyük görevler düşüyor. Özelleştirme projelerinin hızlandırılması, bunun tanıtımının iyi yapılması gerektiği ortaya çıkıyor.
- Türkiye bu anlamda ne kadar yabancı sermaye çekebilir?
Dünyanın güzel yıllarında 20 milyar dolar mertebesine ulaşmıştık. Fakat şimdi bu sene 4-5 milyar dolarlar seviyesine indi. Tabii bu dünyadaki para bolluğunun yok olmasının da bir sonucu. Kısa vadede 20 milyar dolarlara çıkma ihtimalimiz zor ama 2010-2011 yıllarında 8-10 milyar dolarlara çıkabilmek için ‘Türkiye’ye güvenin, burada işler dünyanın birçok ülkesinden daha iyi’ mesajını vermeliyiz.
ALTYAPIDA POTANSİYEL VAR
- Yabancı yatırımcılar hangi sektörlerle ilgileniyor?
Şu anda konsantrasyon altyapı. Altyapı deyince elektrik üretimi, elektrik dağıtımı, elektrik iletimi ve karayolları var. Bir tanesinin danışmanlığını biz yapıyoruz: Ankara Doğalgaz Dağıtım. Daha sonra İstanbul Doğalgaz çıkacak. Dünyadaki altyapı firmaları da farklı ülkelerde yatırıma ilgiyle bakıyor. Ankara Doğalgaz’ı 2010 yılında tamamlayacağız. Özelleştirme İdaresi Türkiye’nin büyük şansıdır. Türkiye’deki her şeyin Özelleştirme İdaresi eliyle özelleştirilmesi lazım. Çünkü çok uzun senelerdir bu konuda ihtisas grubu oluştu devlet bünyesinde. Burada tereddütüm, devletin, ‘Eskiden bir şey 100 liraya satılıyordu, şimdi yine 100 liraya satılıyor’ tutukluğu içerisinde olmaması.
ÇİN, HİNDİSTAN, UKRAYNA İLGİLENİYOR
-Krizde yatırımcı profili değişti mi?
Dört beş sene öncesine göre farklı bir profil var. Daha önce 10 ilginin 7-8’i Batı Avrupa ülkelerinden, bir tanesi de Amerika’dan gelirdi. Şimdi çok daha dünyaya yaygın bir ilgi dağılımı görüyoruz. Hindistan’dan, Ukrayna’dan, Çin’den ilgi var. Ortadoğu ülkelerinden pek tabii ki, var.
BÜYÜMEK İSTEYENLERE ORTAK OLACAK
- Garanti Yatırım bünyesinde kurulan Özel Sermaye Yatırımları Bölümü’nün faaliyet alanı ne olacak?
Garanti Yatırım dışında bir yabancı ortağımız daha olacak. Sanırım bu çalışmalar altı ay sürer. 2010 yılı içerisinde operasyonel hale geliriz. Henüz bu ürünümüzü vitrine koyabilir şekilde hazırlığımızı bitirmedik. Private Equity yani özel sermaye ortaklığı şeklinde yatırımlarımız olacak. Başlangıç aşamasındaki fikirlere değil, bu aşamayı geçmiş, iyi durumda ama daha fazla büyümek isteyen firmalara yatırım yapacağız.
Yerli yatırımcı borsaya âşık değil!
- Halka Arz Seferberliği başarılı olacak mı?
Orta vadeli olarak doğru bir adım. Burada dikkat edilmesi gereken husus halka arz edilecek şirketlerin çok küçük şirketler olmaması gerekiyor. Bir şirket İMKB 100’e girmiyorsa, uluslararası fonların ilgi alanının dışında kalıyor. O zaman da, hak ettiği fiyatı bulamıyor. İMKB 100’deki en küçük firmanın halka açık kısmının piyasa değeri 30 milyon dolar. Şimdi bir şirketin de yüzde 30’u halka açılsa, demek ki şirketin değeri 100 milyon dolar mertebesinde olmalı. Çünkü Türk bireysel yatırımcı hisse senedine yeterince âşık olmadı. Endişem bu kampanyanın sonucunda onlarca 5-10 milyon dolarlık halka arzlar olursa, bunların yatırımcıları da volatiliteden dolayı mutsuz olursa, halkın hisse senedinde aşk eksikliğinde artış olur diye düşünüyorum.
Avrupalı işçi pazartesi ve cuma kaytarıyor
-Türk Pirelli Yönetim Kurulu Başkanı şapkanızı takarsanız bize neler söyleyebilirsiniz?
Kurlar çok baskı altında olmasına rağmen kalifiye işçilik kullanan endüstriyel sektörlerde, yani otomotiv, metal, petro kimya, lastik gibi sektörlerde verimliliğimiz yüksek. Kurların dezavantajına rağmen ihracatta problem yaşamıyoruz. Otomotiv sektörünün ihracat lideri olmasının sebebi budur. Niye Türk işçisi bu kadar verimli? Türk işçisi Avrupalı işçiden farklı olarak ya annesi uyandırıyor, ya karısı uyandırıyor. Hem annesi hem karısı onun işine gitmemesinin işsizlikle sonuçlanabileceğini biliyor. Avrupa’da ise cuma ve pazartesi günleri işe gelmeme oranı fabrikalarda yüzde 10-15. Türkiye’de cuma veya çarşamba arasında hiçbir fark yok. Herkes haftanın her günü işine zamanında gidiyor. İşini de iyi ve süratli yapıyor. Gelecek yıl Pirelli’nin Türkiye’deki 50.yılı. Pirelli, 1960 yılında Türkiye’ye gelmiş ve yabancı sermaye yatırımını yapmış. Yabancı sermayenin Türkiye’de mutlu olmasının göstergesi olması açısından çok önemli bir süre.
Ayfer ARSLAN-AKŞAM
7 Aralık 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder