31 Aralık 2010 Cuma

2011'DE PARA KAZANMAK İSTEYEN PARASINI BORSAYA VE EMTİAYA YATIRSIN

Paranın uzmanları gelişmekte olan ülkelere sermaye akışının devam edeceğini belirterek gelecek yıl borsadaki yükseliş trendinin devam edeceğini düşünüyor. Uzmanların, bireylerin risk iştahına bağlı olarak portföylerdeki hisse senedi ağırlık önerisi ise yüzde 30 ile 50 arasında değişiyor. Riski sevmeyenler için mevduat cazibesini korumakla birlikte özel sektör tahvilleri ve korumalı fonlar seçenekler arasında başı çekiyor.
Bankaların ve menkul kıymet şirketlerinin parayı yöneten isimlerine 2011'de faiz, borsa, döviz, emtia ve gayrimenkul piyasalarındaki beklentilerini sorduk ve portföy önerilerini aldık. İşte beklentiler:
*MEVDUAT: İş Yatırım'ın tahminlerine göre, kredi büyümesinin mevduat artış hızından fazla olması kısa vadeli mevduat faizlerini yüksek tutmaya devam edecek. Risk almak istemeyenler için kısa vadeli mevduata yatırım yapılabilir. Faizlerin genel olarak 2011 ortasına kadar yatay seyretmesi, ikinci yarıda Merkez Bankası'nın enflasyondaki yukarı çıkış eğilimine bağlı olarak bir miktar yükseltmesi bekleniyor.
*BONO-TAHVİL: Değişken faizli tahviller Merkez Bankası'nın faiz artırımlarına karşı en iyi koruma aracı. Düşük faiz ortamında iyi seçilmiş özel sektör tahvilleriyle portföyler zenginleştirilebilir. Gelecek yıl bankaların çıkaracağı tahviller riski sevmeyenler için cazip görünüyor.
*DÖVİZ: Gelişmekte olan ülkelere sermaye akışı devam edeceği için TL'de değerlenme devam edecek. Ancak yurt dışı piyasalardaki belirsizlikler nedeniyle portföylerde yüzde 25 ile 30 arasında ABD dolarının yanısıra daha düşük riskli Kanada Doları, Avustralya Doları ve İsviçre Frangı taşınması öneriliyor.
*BORSA: Dünya ekonomisinde toparlanmanın sürmesi, seçim sonrası tek parti parti hükümetinin devam etmesi ve seçimlerin ardından Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülke kredi notuna ulaşması nedeniyle borsada yön yukarı görünüyor. Uzmanlar, riski sevenlere temettü verimi yüksek hisse senetlerini öneriyor. Sektörel olarak otomotiv, gayrimenkul, demir-çelik, perakende ve bankacılık hisseleri cazip.
*ALTIN: Dünya ekonomisinde taşlar yerine oturana kadar altında yön yukarı. Altına dayalı fonlar ve altın hesapları seçenekler arasında.
*EMTİA: Çin ve Hindistan ekonomisindeki büyüme daha fazla emtia tüketmesi demek. Tüketim artışına ilave global ısınma da tarım üretimi üzerinde baskı yapacak. Bu nedenle 2011'de emtia fiyatlarında yükseliş bekleniyor. Hatta '2011 bakır yılı olacak' diyenler bile var. Yani paranızın belli bir kısmını petrole, bakıra, buğdaya yatırabilirsiniz. Bankaların çıkardığı emtiaya dayalı korumalı fonlar iyi bir seçenek.
*GAYRİMENKUL: Düşük faiz ortamının devam edecek olması nedeniyle gayrimenkul sektörünün cazibesini koruması bekleniyor.

Böcügöz: Riski sevmeyen
için korumalı fonlar ideal

Denizbank Genel Müdür Yardımcısı Bora Böcügöz, TL'nin 2011 yılında da güçlü seyrini koruyacağını öngörüyor. MB üzerinde ihracat ve cari açık kaynaklı yoğun bir baskı olduğunu belirten Böcügöz, "TL'nin çok fazla güçlenmesi halinde MB döviz alımlarını artıracak. Yurtdışı çalkantılar olduğunda TL bir miktar değer kaybedecek sonra tekrar kademeli olarak değer kazanacak. Bu dönemde ben risk almak istemiyorum diyenler için aylık mevduat hem düşük riskli hem yüksek getirili. İnsanlar yine ağırlıklı mevduatta kalmaya devam edecek. Hisse senetleri yükseldi ama ülkenin büyümesine paralel hisse senetlerinde hala önemli bir büyüme potansiyeli var. Commodity ve tarım fonları iyi bir yatırım olabilir. Eurobondlar ise cazip değil. Mevduatın dışında riski sevmeyenler için korumalı fonları önerebilirim" diye konuştu.

Koç: Hisse ve özel
sektör tahvili taşıyın


İş Yatırım Genel Müdürü İlhami Koç, yüksek faizden geçinen kesimin yavaş yavaş yeni alternatif arayışlarına girdiğine dikkat çekerek gelecek yıl da anapara garantili fonlar, özel sektör tahvilleri, varantların seçenekler arasında yerini koruyacağını söyledi. Koç, "Önemli olan her yatırımcının hangi riski tolere edeceğini bilip ona göre ürünlere kayması. Bu yüzden profesyonel destek almak belki en ideali. Özel sektör tahvilleri bir seçenek. Hisse senetleri bir başka seçenek. Portföylerin bir kısmında mutlaka özel sektör tahvili ve hisse senedi bulundurmalı" dedi. İş Yatırım Araştırma Direktörü Serhat Gürleyen de dünyada özellikle gelişmiş ülkelerin kağıt paralarına güvenin azaldığını vurgulayarak portföylerde risk iştahına bağlı bir miktar altın ve emtia taşınmasını önerdi.

Tokalı: Portföyün
% 25'i döviz olsun


Destek Menkul Değerler Genel Müdür Yardımcısı Banu Kıvcı Tokalı, global likidite koşullarına ilişkin belirsizliklerin artacağı 2011 yılında yatırım portföyünün bir kısmının dövize ayrılabileceğini söyledi. Tokalı'nın önerileri şöyle: "Döviz tercihinde euro'ya karşı doları öneriyorum. Dövize ek olarak, portföyde emtialara yer verilebilir. Hem gelişmiş ülkelerin devam eden kırılganlıkları; dolayısıyla gelişen ülkelere sürecek ilgi; hem de ekonomilerden gelen toparlanma sinyalleri emtia fiyatlarındaki yukarı hareketi destekleyebilir. Petrol, bakır, gıda emtiaları ilk akla gelenler arasında. 2010'un gözde yatırım aracı altın ise, her iki yönde de dalgalanma gösterme potansiyeli taşıyor. Hisse senedi piyasasının cazibesi sürebilir. Özellikle, son bir çeyrektir gözlenen toparlanma işaretlerinin gelecek yılın ilk çeyreğinde de korunması halinde, şirket bilançolarına yönelik olumlu beklentiler borsalara ilgiyi canlı tutabilir. Portföy olarak, yüzde 30 borsa, yüzde 30 emtia, yüzde 25 dolar, yüzde 15 mevduat öneriyorum."

Ayışık: %40 hisse,
%30 altın, %30 döviz

Borsada yüksek volatiliteye rağmen yükselişin devam edeceğini belirten A Yatırım Genel Müdürü Metin Ayışık, dövizde ise uzun vadeli strateji olarak TL'nin dolar ve euro sepetine karşı değer kazanacağını öngördü. Ayışık, "Bu nedenle ABD, AB gibi yüksek borçluluğa sahip ülke paralarına portföylerde yüksek ağırlık verilmesini önermemekteyiz. Herhangi bir döviz alınacaksa dolar ve euro yerine Kanada Doları, Avustralya Doları ve İsviçre Frangı gibi daha düşük riskli ülke paralari portföylerde taşınabilir. Altının, dünya ekonomisinde taşlar yerine oturana kadar kriz olsun veya olmasın yükseliş eğilimini korumasını bekliyoruz. 2011 için portföy önerimiz yüzde 40 hisse senedi, yüzde 30 altın ve yüzde 30 döviz. Düşük faiz getirileri nedeniyle mevduat, bono ve repo benzeri enstrümanları ise cazip görmüyoruz. Düşük faiz sürecinin devam edecek olması nedeniyle gayrimenkul sektörü de cazibesini koruyacak" diye konuştu.

Salar: İlk 6 ay portföyün
yarısını borsada tutun


Orion Menkul Kıymetler Yönetim Kurulu Üyesi Murat Salar, yatırım tercihlerini belirlerken yılın ilk 6 ayı ile ikinci 6 ayını ayırmak gerektiğini vurgulayarak seçime kadar olan ilk yarıda piyasaların canlılığını koruyacağını, ikinci yarıda ise belirsizliklerin ağır basacağını öngördü. İlk 6 ay içerisinde hisse senedinin hala cazibesini koruyacağını vurgulayarak, önerilerini şöyle özetledi: "İlk yarıda yüzde 50'ler civarında hisse senedi tutulmasını tavsiye ediyorum. Yüzde 20 döviz, yüzde 15 iki yıl vadeli hazine bonoları, devlet tahvili, yüzde 15 kadar da özel sektör tahvili taşınabilir. İkinci yarıda seçimden sonra alınacak kararları görmek lazım. Enflasyonda yukarı yönlü bir eğilim olabilir. Buna bağlı başka politikaların uygulamaya konabilir. TL faiz oranlarının ikinci yarıda yükseleceğini düşünüyorum."

30 Aralık 2010 Perşembe

AKGİRAY: 2011 İLK 4 AYDA 20 HALKA ARZ OLACAK

SPK Başkanı Prof. Dr. Vedat Akgiray, Bloomberg HT'ye verdiği özel röportajda, 2012'nin ilk 4 ayında 20 halka arz olacağını ve geçtiğimiz yılın piyasalar için başarılı bir yıl olduğunu ifade etti.
2010 yılının genel değerlendirmesini yapan Akgiray, 2010'da piyasalar için başarılı bir yıl olduğunu, çok büyük rakamlar gelmediğini ancak bunun Kobiler ve büyük işletmeler için bir başlangıç olduğunu düşündüğünü söyledi. Akgiray 2011'in de başarılı bir yıl olmasını umduğunu belirtti.
2010'da dünyada Türkiye'nin bilinirliğinin arttığını söyleyen Akgiray, önümüzdeki
yılın ilk 4 ayında yaklaşık 20 halka arz olacağını açıkladı. Akgiray, "2011'de halka arz ve tahvil ihracı sayısı rekor sayıda olacak. Özellikle sonbaharda yoğun halka arz bekliyoruz" dedi.
Tahvil piyasasında stopaj indiriminin olumlu katkı yapacağını söyleyen Akgiray,
eurobonlarda da stopaj ayarlamasının çok olumlu bir adım olduğunu ifade etti.

"MERKEZ BANKASI'NIN TEDBİRLERİ ÇOK YERİNDE"
Merkez Bankası'nın son haftada sıcak paraya dair aldığı önlemler ve Türkiye'deki cari açık konusundaysa Akgiray, "Merkez Bankası'nın tedbirleri yerinde. Bunlar devrimsel şeyler değil, çok yerinde ve akıllıca. Cari açık konusundaki endişelerse oldukça yersiz" dedi. SPK üst yönetimi açısından sıcak paranın öncelikli gündem olmadığını söyleyen Akgiray, hisse senedi yatırımlarının da sıcak para niteliğinde olmadığını belirtti.

"OPSİYONLAR KONUSUNDAKİ KARARIMIZI ŞUBAT AYINDA AÇIKLAYACAĞIZ"
2011'de devreye girecek olan opsiyonların İMKB mi VOB'da mı işlem göreceğine dair soruyu Akgiray, "En geç Şubat ayında opsiyonlar konusunda bu işin hangi formatta olacağını paylaşacağız. Şu anda karar verme durumundayız. Ancak nerede olduğundan ziyade doğru olması önemli" dedi. Akgiray, VOB ve İMKB arasındaki uyumsuzlukların bazen 'sırıttığını' ifade etti. SPK Başkanı, "Bir coğrafya içinde birden fazla borsa bulunması yükümüzü artırıyor. Ortak bir platform olması gerektiğini düşünüyoruz. Vereceğimiz karar da bu yönde bir görüşümüz olacak" diyerek sözlerini sürdürdü. Akgiray, kapalı tahtalarla ilgili olarak da bazılarının yeniden kotasyona girmesinin mümkün olduğunu ifade etti.

"4 FUTBOL KULÜBÜNÜN DE HALKA ARZ YÖNTEMİ YANLIŞ"
Futbol kulüplerinin halka arzlarındaki süreç hatalarını da değerlendiren Akgiray,
"4 futbol kulübünün de halka arz yöntemi fevkalade yanlış. Futbol kulüplerinin halka arzı için yeni düzenlemeye gerek yok. Halka arzlar yanlış yapılmış ve yanlış gittikçe büyüyor. 2012'ye kalmadan bu durum düzeltilmeli. Futbol federasyunu'nun da destek vermesini istiyoruz" dedi.
Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün (BJK) halka arzında yaşanan sorunla ilgili olarak da, "Yapılan her anlaşmanın şeffaf şekilde kamuoyuyla paylaşılması gerekiyor. Bu paylaşılmazsa eksiktir. Beşiktaş vakasında usul hataları var ama bunların ne kadar büyük hatalar olduğu inceleniyor" dedi.
2010 yılında manipülasyonla mücadelede azalma olup olmadığıyla ilgili soruya Akgiray, "Fevkalade azalma var. Manipülasyonla mücadele konusunda başarılı olduk. 2012'de manipülasyonu sona erdireceğimiz mesajını veriyorum" dedi.
Açıklamasında asıl hedeflerinin yerli yatırımcının korunması olduğunu söyleyen Akgiray, "Yabancı yatırımcı zaten kurumsal yatırımcıdır ve korunma ihtiyacı azdır dolayısıyla asıl hedefimiz yerli yatırımcı tabanımızı büyütmek" dedi.
SPK Başkanı ayrıca SPK'ya çok sayıda tahvil ihracı başvurusu olduğunu ve tahvil piyasasında sürekli müzayede sistemi kuracakların dile getirdi.

"DÜNYA PİYASALARINDAKİ HASSASİYETLERİ BURADA DA BEKLİYORUZ"
Varantların gelişiminin yeni bir enstrüman olduğunu ve yürüyen bir piyasa oduğunu söyleyen Akgiray, ünlü yatırımcı Mark Mobius'un manipülasyon yapıp yapmadığı konusunu da değerlendirdi. Akgiray konuyla ilgili olarak, 'ABD piyasalarında, İngiltere piyasalarında hangi hassasiyetler varsa biz de o hassasiyetleri burada herkesten bekliyoruz. Birkaç milyar dolarlar Türkiye için önemli değil. O hale geldi çok şükür. Eskiden arzu edilen oyunculuklar artık zarar veren hale geliyorsa tedbiri alırız, politikamız bu. 'Aman birkaç milyar dolar kaçmasın' diye bir korkumuz artık yok" açıklamasını yaptı.

"FİNANSAL OKUR YAZARLIK ÇOK DÜŞÜK SEVİYEDE"
Finansal okur yazarlık konusuna da değinen Akgiray bu konuyla ilgili hedeflerinin çok büyük olduğunu belirtti. Akgiray, "Çünkü finansal okur yazarlığımız çok düşük seviyede. Biz okullarla işbirliği yaparak bunu yapmak istiyoruz. Tasarruf kültürümüz geri kalmış. Bu bizim eksiğimiz. Bunu yapan Güney Kore gibi ülkeler başarılı olmuştur. 2011'de renkli işler yaptığımızı göreceksiniz" dedi.
Akgiray, konuşmasını sonlandırırken SPK'nın yatırımcıları doğrudan bilgilendirmek amacıyla 2011'de call centeri da hayata geçireceğini sözlerine ekledi.

KİLER MARKET YÜZDE 15 HİSSESİNİ HALKA AÇACAK

16 yıldır hizmet veren Kiler Alışveriş Hizmetleri Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş., Sermaye Piyasası Kurulu’ndan (SPK) halka arz iznini alarak, hisselerinin yüzde 13,05’ini, ek satış ile birlikte toplam yüzde 15’ini halka arz edecek. Kiler Alışveriş’in talebi, SPK tarafından 29 Aralık 2010 tarihinde Kurul kaydına alındı.

OCAK AYINDA TALEP TOPLANACAK
Kiler Alışveriş’in halka arz süreci kapsamında Ocak 2011 tarihinde talep toplanacak. Kiler Alışveriş, Oyak Yatırım liderliğinde toplam 28 kurumdan oluşan geniş bir konsorsiyum ile halka açılacak. Kiler’in halka arz sürecinde halka arz fiyat aralığı ise 5,30 – 6,10 TL olarak belirlendi.
Sermaye artırımı ve ortak satışı yolu ile gerçekleştirilecek halka arzda Kiler’in 121 milyon 120 bin TL olan ödenmiş sermayesi, 13 milyon 500 bin TL artırılarak 134 milyon 620 bin TL’ye çıkarılıyor. Ayrıca mevcut ortakların sahip olduğu 4.062.210 adet hisse ile birlikte toplam 17.562.210 nominal değerli paylar arz edilmiş olacak. Ayrıca, Kiler Holding A.Ş.’ye ait 2.630.790 TL nominal değerli paylar da ek satış kapsamında satılabilecek.

ENFLASYON VE CARİ AÇIK BANKACILARI KORKUTUYOR

Yıl sonunda 45 milyar dolar seviyesine çıkması beklenen cari açık gelecek yıl bankacıların kabusu! "Ekonominin yumuşak karnı cari açık" diyen banka CEO'ları, gelecek yıl büyümenin yüzde 7'lerden yüzde 4-5 aralığına kadar gerileyeceğini, cari açığın ise 50 milyar doların üstünü görebileceğini öngörüyor. Türkiye ekonomisine ilişkin 2011 kaygılarını ve tahminlerini aktaran finansın zirvesindeki isimlerin ikinci kaygısı ise enflasyon. Enflasyonda yüzde 5.5'luk hedefin tutmayacağı, seçim sonrası emtia ve gıda fiyatlarındaki artış nedeniyle TÜFE'nin yılı yüzde 6 ile 7.5 arasında bir yerde kapatacağı tahmin ediliyor.
Cari açığın sıcak para ile finanse edilmesi nedeniyle yüksek miktarda sıcak para çıkışını önemli bir risk unsuru olarak değerlendiren banka genel müdürleri, dövizde yatay bir seyir bekliyor. Tahminlere göre, dolar 1.45-1.55 TL, euro ise 2 ile 2.062 TL aralığında hareket edecek. Bankacıların üzerinde birleştiği bir diğer nokta ise; seçim yılı olmasına rağmen Türkiye güçlü bankacılık sistemi, dış talebe daha az duyarlı ekonomisi, göreli düşük borçluluk oranları ve makro politikalara duyulan güven nedeniyle yabancı sermayenin çekim merkezi olmaya devam edecek.

ÖZEN: ENFLASYON RİSKİ VAR
Yapı Kredi Genel Müdürü Faik Açıkalın, 2011'de Türkiye ekonomisini yakından ilgilendirebilecek en önemli gelişmenin Haziran içinde yapılması öngörülen genel seçimler olacağını belirtirken, Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen Merkez Bankası'nın politikalarının başarısının 2011 makro ekonomik verilerini de şekillendireceğini vurguladı. Özen, beklentilerini şöyle özetledi: "Muhtemel cari işlemler açığının, 2011 sonunda da yüzde 5 civarında bir büyüme ile 50 milyar dolar üstünü görebilir. Bu senaryoda işsizlik yüzde 11 civarına kadar düşebilir. Merkez Bankası'nın sermaye hareketlerinin TL üzerindeki değerleme baskısını hafifletmek amacıyla yapacağı politika faiz indirimleri, enflasyon üzerinde yukarı yönlü bir risk. Düşük politika faizleri süreci, alınan diğer önlemlerle birlikte ekonomide soğumaya yardımcı olduğu sürece devam edebilir. Bu durum, TL'nin daha fazla değerlenmesi yönündeki baskıları hafifletebilir."

ULUŞAHİN: CARİ AÇIĞA DİKKAT!
Şekerbank Genel Müdürü Meriç Uluşahin'e göre, ekonominin yumuşak karnı hızlı büyüyen cari açık. Türkiye ekonomisi büyürken özellikle ara malı ithal eder; bu, ekonominin karakteristiği. Yüksek ithalat dış ticaret açığına, o da cari açığa yol açar; dolayısıyla, büyürken cari açık verilir. Aslında finansmanı olmayan cari açık yoktur ancak bu finansmanın niteliğine de bakmak lazım. Şu an cari açığı finansmanı sıcak para ağırlığından kaynaklanıyor. Son dönemlerde uzun vadeli yatırımlar için gelen kaynak girişlerinde artış görülmekle beraber kriz öncesinin halen çok altındayız. Bu fonlama yapısı cari açığa dikkati fazla çekiyor. Merkez Bankası'nın para politikasında cari açığı hedef alan önemli değişiklikler var. Politika faizlerindeki düşüşle Merkez Bankası bir yandan sıcak para girişinin hızını kesmeye çalışırken, buna karşılık munzam karşılık oranlarını arttırma politikasıyla düşük faizin neden olabileceği likidite bollaşması, kredi büyümesi ve bunların yaratabileceği enflasyonun önünü kesmeye çalışıyor. MB'nin bu yeni politikası gelecek yıldan itibaren belli ölçüde sonuç verebilir ve böylece büyümeye karşın artmayan cari açık görülebilir."

Nagel: Seçim sermaye
hareketlerini etkileyebilir


Vakıfbank Genel Müdürü Süleyman Kalkan, sıcak para çıkışını cari açığın finansmanı açısından bir risk unsuru olarak değerlendirirken, ING Bank CEO'su Wilfred Nagel'in kaygıları ise şöyle: "Seçim öncesinde kamunun harcama eğiliminin büyümeyi desteklemesi beklense de, seçim sonrasında bir sıkılaştırma görmemiz kaçınılmaz. Seçimin sermaye akımlarında da bir miktar oynaklık yaratması olası görünüyor. 2011 ve sonrası Türkiye ekonomisinde yapısal gelişmelerin daha önemli olmaya başladığı bir dönem olacak. Enflasyon cephesinde ise her ne kadar Nisan ayına kadar yüzde 5,5'lik 2011 sonu hedefine doğru hızlı bir düşüş bekleniyor olsa da, sonrasına dair belirsizlik sürüyor. Gıda, enerji, emtia temel risk unsurları olmaya devam ederken, enflasyon beklentilerindeki katılık da özellikle enflasyon yüzde 6'nın altına düştüğünde para politikası yönetimini zorlaştıracak. Faiz cephesinde ise büyümedeki normalleşme ile birlikte diğer gelişmekte olan ülkelere paralel olarak 2011'in ikinci yarısı itibarıyla artış eğiliminin başlaması beklenebilir."

TL 2011 yılında reel
olarak değerlenecek

TEB Genel Müdürü Varol Civil,
Türkiye ekonomisine ilişkin beklentilerini şöyle aktardı: "Gelişmiş ülke merkez bankalarının genişletici para politikası uygulamalarına bağlı olarak yüksek büyüme potansiyeli nedeniyle gelişmekte olan ülkelere sermaye girişlerinin 2011 yılında da sürmesini bekliyorum. Ekonomik büyüme, işsizlik oranında da bir iyileşmeyi beraberinde getirecek. İşsizlik oranını kalıcı olarak indirebilmek için daha esnek bir emek piyasasına, daha rekabetçi bir Türkiye'ye ihtiyacımız var. Sermaye girişlerine bağlı olarak TL'nin 2011 yılında da reel anlamda değer kazanmaya devam etmesini olası görünüyor. Bu çerçevede, dolar kurunun 2011 yılında 1,45-1,50 aralığında kalması olası görünüyor. Bununla birlikte, euro bölgesinin borç sorunları henüz sona ermemiş durumda ve bu durum küresel piyasalar için bir risk oluşturmaya devam ediyor. Buna bağlı olarak küresel piyasalarda dönem dönem dalgalanmalar görülebilir."

Banka CEO'larının 2011 tahminleri
-----------------------------------------
--Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt:
*Büyüme hızı: Türkiye'nin 2010'da yüzde 7'nin üzerinde, 2011'de ise yüzde 4,5-5 seviyelerinde büyüyeceğini tahmin ediyoruz
*Faiz: Politika faizlerinin yüzde 6,5-7, referans hazine bonosu faizinin ise yüzde 7-8 aralığında gerçekleşeceğini ön görüyoruz.
*Enflasyon: TÜFE bazlı enflasyonun 2011'de yüzde 6 olacağını tahmin ediyoruz.
*Cari açık: 2011 yılı cari açık beklentimiz açığın GSYİH'nın yüzde 5-6'sı civarında olacağı yönünde.

--Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen:
*Büyüme hızı: Yüzde 5
*Enflasyon: Yüzde 6-7
*Cari açık: 2011 sonunda 50 milyar dolar üstünü görebilir.

-Yapı Kredi Genel Müdürü Faik Açıkalın:
*Büyüme: Yüzde 4.1
*Enflasyon: Yüzde 6.7 ile 2010 yılına göre gerileyerek kontrol altında kalmaya devam edecek.
*İşsizlik oranı: Yüzde 10.7 civarında olmasını bekliyoruz.
*Dolar: 1.42 TL
*Euro: 2.062 TL
*Faiz: Gösterge faizlerin yılı yüzde 8.25 düzeyinde kapatacağını öngörüyoruz.

-Vakıfbank Genel Müdürü Süleyman Kalkan:
*Büyüme hızı: Yüzde 3.5
*Enflasyon: Yüzde 7.15
*İşsizlik: Yüzde 11
*Faiz: MB politika faiz oranı tahminimiz yüzde 8
*Dolar: 1.50 TL
*Euro: 2.00 TL

-ING Bank CEO'su Wilfred Nagel:
*Büyüme hızı: Yüzde 4 ile 5 arasında kalma olasılığı güçlü görünüyor.
*Enflasyon: TÜFE enflasyonu beklentimiz yüzde 6.6
*İşsizlik: Yüzde 11.4
*Dolar: 1.45 TL
*Euro: 2.03 TL
*Faiz: Büyümediki normalleşme ile birlikte yılın ikinci yarısında artış eğiliminin başlaması beklenebilir.

-Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş:
*Büyüme hızı: Yüzde 5+ olan uzun vadeli büyüme hedefine paralel büyümesi bekleniyor.
*Enflasyon: 2011'de yüzde 5.5 olan hedef civarında gerçekleşebilir.
*İşsizlik: Gerilemeye devam ederek sene sonunda yüzde 10'lu seviyelerin altına inebilir.
*Faiz: Kısa vadeli faizler azalırken uzun vadeli faizler yatay seyredecek. Bu süreçte yurtiçi gelişmeler kadar yurtdışındaki karışıklığın nasıl yönetileceği ve merkez bankalarının kararları da etkili olacak.

*Şekerbank Genel Müdürü Meriç Uluşahin:
*Faiz: Gösterge tahvil faizi yüzde 8, Merkez Bankası politika faizi yüzde 6.5
*Dolar: 1,55 TL
*Euro: 2,00 TL
*Büyüme hızı: % 4,8- 5,0
*Enflasyon: % 6,4
*İşsizlik oranı: % 10,8
Ayfer ARSLAN-AKŞAM

29 Aralık 2010 Çarşamba

MİLLENNİUM BANK'IN İSMİNİ 6 AY İÇİNDE DEĞİŞTİRECEK

Millennium Bank'ı satın alarak Türkiye'de yeniden bankacılık sektörüne dönen FİBA Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin, CNBC-e'nin sorularını yanıtladı.
Bankacılıkta her zaman fırsatlar olduğunu belirten Özyeğin, "Bankacılık sektörüne 200 şube ile dönüyoruz. Türk bankacılığını hiçbir zaman bırakmadım. Millennium Bank'ı aldığımız için müşterilerimizle hasret gidereceğiz. Her zaman yağmurlu günde şemsiye tuttuk. 2001 krizinden sonra hiçbir banka kredi vermezken biz kredileri devam ettirdik. Türkiye'de bize çok hazır bir pazar var" dedi.
Özyeğin sözlerini şöyle sürdürdü: "Millennium Bank'ın 18 şubesi var. Biz öncelikle kurumsal, ticari ve KOBİ bankacılığı yapacağız. Bireysel bankacılığa sonra gireceğiz. Yurtdışında kullandığımız sistemi Türkiye'ye getireceğiz. Yeni şube açacağız, yeni elemanlar alacağız. Yeni şubeleri müşterilerin bulunduğu piyasada yapacağız. Yatırım planlarımızı Ocak ayında açıklarız. Birinci yıl yüzde 100'ün üzerinde buyuyeceğiz, düşük bazla başlıyoruz. İkinci yıl bu büyüme yüzde 60'a düşer. Sonra yüzde 30'lara oturur."

KURDUĞU BANKAYA RAKİP OLACAK MI?
Özyeğin "Finansbank'a rakip olacak mısınız?" sorusuna "Finansbank'ın pazar payı toplam mevduatta yüzde 5-6 civarında. Millennium Bank, Finansbank'a rakip olmayacak. Sektörde kendisine bir yer edinmeye çalışacak" şeklinde yanıt verdi.

TÜRK BANKASI ADI VERECEK
Millenium Bank'a bir Türk bankası adı vereceklerini kaydeden Özyeğin, "Herkesin kolay telaffuz edeblieceği, anabileceği bir banka yapmak istiyoruz. 6 ay içinde ismini değiştirmek zorundayız. Daha vaktimiz var" dedi. Özyeğin, Finansbank'tan çok eleman almayı düşünmediklerini ifade etti

BANKA KARLARI 2011'DE YÜZDE 1 ARTACAK

İş Yatırım Menkul Değerler Araştırma Direktörü Serhat Gürleyen, banka kârlarında bu yıl yüzde 18 artış beklentisinin ardından, 2011 yılında kâr artış oranının yüzde 1'e gerilemesini, ancak 2012 yılında tekrar artış trendine girerek artış oranının yüzde 14 olmasını beklediklerini açıkladı.
İş Yatırım'ın '2011 Yılı Stratejisi: Senaryolar, Öngörüler ve Öneriler' başlıklı Strateji Raporu'nun tanıtıldığı toplantıda konuşan İş Yatırım Araştırma Direktörü Serhat Gürleyen, bankacılık sektöründe kâr marjlarında beklenen daralmaya karşılık sektörün hâlâ
yatırım yapılabilir bir performansı olduğunu belirterek, "Türk bankaları 2011 tahminlerimize ve gelişmekte olan piyasalardaki emsal bankalara göre yüzde 15 iskonto ile işlem görüyor. 2011 yılında kârlarının yüzde 1 oranında artmasını bekliyoruz. Ancak 2012 yılında tekrar yüzde 14'lük bir artış olabilir. Bankalar kârı kredi büyümesinden yakalayacak"

TL DEĞERLİ KALACAK
MB'nin aldığı önlemlerin ekonomi politikaları açısından bir dönüm noktası olduğunu belirten Gürleyen, "Piyasanın ilk tepkisi olumlu olmadı. TL değer kaybetti. Bir hafta içerisinde 2-3 milyar dolarlık yabancı çıkışı nedeniyle kurda sert bir hareket oldu. Orta vadede TL değerli kalmaya devam edecek" dedi. Gürleyen, hisse senetleri piyasasına ilişkin "tut" olan tavsiyelerini "al" olarak revize ettiklerini ifade ederek, 2011 sonu için endeks hedeflerinin 79 bin puan seviyesinde olduğunu kaydetti.

KARLAR DÜŞECEK, ÜCRET VE KOMİSYONLAR ARTACAK

Türk bankacılık sisteminde 2011 yılında KOBİ ve tüketici kredilerinde çetin bir rekabet bekleniyor. Reel faizler yüzde 1-2'lere gerilediği için bankalar bilançolarında daha az menkul kıymet taşıyacağı için kredi kullandırma iştahı artacak. Rekabette öne çıkabilmek ve müşteriye kolay ulaşabilmek için bankalar şubeleşmenin yanısıra alternatif dağıtım kanalları ağını büyütmeye devam edecek. Tüketici kredilerinin motoru ise konut ve ihtiyaç kredileri olacak.
Banka CEO'larının 2011 öngörülerine göre, toplam aktifler yüzde 10-15, krediler yüzde 20-25, mevduatta ise yüzde 17 ile 20 arasında büyüyecek. Banka karlılıklarının ise 2010 yılının altında kalması bekleniyor. Düşen marjlarda hacimlere yüklenileceğini belirten banka genel müdürleri,"Önümüzdeki dönemde sektörün, marjlardaki daralmanın negatif etkilerini azaltabilmesi için bilanço büyüklüklerinden ziyade etkin maliyet yönetimi ve verimliliğe odaklanması şart. Çapraz satışlar, kredinin yanında başka ürünler de satmak gerekiyor. Bankalar bazı segmentlerde mecburen daha fazla risk alıp müşterilere özel ürünler geliştirecek" görüşünde birleşiyor.
Merkez Bankası politika faizlerindeki gerilemeye karşı munzam karşılıklardaki artışın kredi maliyetlerinde 20 baz puanlık bir maliyet artışı getirmesi bekleniyor. Buna göre bankalar bu maliyeti ya mevduat faizlerini aşağı çekerek mudilere veya kredi faizlerini yukarı çekerek kaynak kullananlara yansıtacak. Ya da faiz marjlarının gerilemesine razı olacak.

Bankalar 2011'de ücret ve komisyondan kazanacak

*Vakıfbank Genel Müdürü Süleyman Kalkan:
"Krizin ardından faiz indirimlerine bağlı olarak sağlanan yüksek karlılıkların sonuna gelindi. Bu nedenle bankacılık sektörünün 2011 yılında karlılığını kredi kaynaklı gelişmeerin yanı sıra ücret ve komisyon gelirlerinden sağlaması bekleniyor. Bu alanda sektörün yüksek bir potansiyele sahip olması, 2011 yılında karlılıkta yaşanabilecek düşüşü bir miktar da olsa kompanse edebilecek. Ancak 2011'e net faiz marjında daralma beklentisi bu olumlu etkiyi sınırlandırabilecek. Fakat sektörün yüksek sermaye yeterlilik rasyosuna sahip olması nedeniyle karlılık oranındaki bu azalışın şu aşamada bir sorun teşkil etmesi beklenmiyor. 2011 yılı, bankacılık sektöründe yeni arayışların görüleceği bir yıl olacak."

Agresif rekabete dikkat!

TEB Genel Müdürü Varol Civil
"Bankaların büyüme kaygısıyla rekabet ortamını piyasa dinamiklerini bozmayacak seviyede tutmasını önemsiyorum. Zira geçmiş deneyimlerimiz irrasyonel rekabete giren bankaların yine bu rekabetten uzun vadede en çok zarar aldığını gösteriyor.
Banka bilançoları içerisinde kredilerin payının artacağını, devlet tahvillerinin payının ise göreceli olarak azalacağını düşünüyorum. Bunda kamunun borçlanma ihtiyacında yaşanmakta olan azalmanın yanısıra artan faiz marjları ertesinde sistemin kredilere ağırlık vermek suretiyle kâr marjını korumak istemesinin de etkisi olabilir. Sonuç itibariyle Türkiye'nin finansal piyasalarının derinleşmesi anlamında daha çok gidecek yolu var. 2011 yılında faiz oranlarında büyük düşüş beklemiyorum. Hazine bonolarından kârın azaldığı, faiz marjlarının artan rekabetle hızla daraldığı bir ortamda sektör kârlılığında düşüş olası görünüyor."

Faiz şoku sektörü olumsuz etkiler

ING Bank CEO'su Wilfred Nagel:
"Türkiye'de bankacılık sektörü vade uyumsuzluğu nedeniyle en belirgin olarak faiz riski taşıyor. Her ne kadar bu yönde bir beklentimiz olmasa da yurt içinde veya dışında yaşanacak gelişmelere bağlı bir faiz şoku sektörü olumsuz etkileyecek. Ancak Merkez Bankası'nın son Finansal İstikrar Raporu'nda vurguladığı üzere sektörün mevcut özkaynakları, kur, eurobond getirileri, faiz, sorunlu kredilerdeki eş anlı ve azami şokları dahi karşılayacak düzeyde. Dolayısıyla Basel II'e uyum kapasitesi de dahil olmak üzere sistemin sağlamlığı önümüzdeki yıllarda da ülkeyi pozitif olarak ayrıştırmaya devam edebilir.

Kredinin yanında başka ürünler satmak lazım

Halkbank Genel Müdürü Hüseyin Aydın:
"Faiz indirimleri ve rekabet nedeniyle marjlardaki daralma gayet doğal ve beklenen bir gelişme ve hatta finansal hizmet ve ürünlere ulaşma maliyetlerini azalttığı için toplum faydasına olan bir gelişme. Önümüzdeki dönemde menkul kıymet faizlerindeki düşüş buradan gelen kârın daha da azalmasına neden olacak. 2011 yılı bütçesinde borç çevirme oranının yüzde 88 olarak açıklanması bu düşüncemizi destekliyor. Önümüzdeki dönemde sektörün, marjlardaki daralmanın negatif etkilerini giderebilmesi veya azaltabilmesi için bilanço büyüklüklerinden ziyade etkin maliyet yönetimi ve verimliliğe odaklanması gerektiğini düşünüyoruz. Çapraz satış da odaklanılması gereken noktalar arasında yer alıyor. Kredinin yanında başka ürünler satmak gerekiyor. Bankalar aktif tarafında olduğu gibi pasif tarafında da ürün ve hizmetlerini çeşitlendirmeli, kalitesini artırmalı."


KOBİ ve tüketici kredilerinde rekabet daha şiddetli olacak

Denizbank Genel Müdür Hakan Ateş:
"2011'de sektörün aktifleri yüzde 15 büyürken kredileri yüzde 21 civarında büyüyebilecek. KOBİ ve tüketici kredilerinin krediler içindeki payı artmaya devam edecek. Tüketici kredilerinin motoru da konut ve ihtiyaç kredileri olacak. Kamu bankaları daha fazla oyuna girecek ve tüketici ve KOBİ kredilerinde rekabet daha şiddetli olacak. Bankalar da bunu bazı segmentlerde mecburen daha fazla risk alıp müşterilere özel ürünler geliştirerek ve müşteri bağımlılığı yaratarak aşmaya çalışacak. Rekabette öne çıkabilmek ve müşteriye daha kolay ulaşabilmek için şube ve ATM ağlarını büyütecek. Alternatif dağıtım kanallarını daha fazla kullanarak maliyetlerini düşürecek. Kurumsal tarafta özellikle büyük proje finansmanlarında rekabetin arttığını göreceğiz. Düşen marjlarda hacimlere yüklenilecek. Hacimlerdeki artışın yeterli olmadığı durumlarda maliyet yönetimi devreye girecek."

Banka mevduatı 2011'de yüzde 20 oranında büyür

Garanti Bankası Ergun Özen:
"2010 yılındaki kredi talebinin, 2011 yılında da süreceğini düşünüyorum. Mevduat bankalarının kredilerde yüzde 25'e, toplam mevduatta ise yüzde 20'ye yakın büyüme göstereceğini öngörüyorum. Risk yönetimini doğru yapmak ve riskleri doğru fiyatlamak, büyümeyi gerçekleştirirken azami önem vermeye devam edilecek konular olmalı. Merkez Bankası son açıklamalarında, finansal istikrara yönelik en önemli makro riski cari açık büyümesi olarak gördüğünü belirtiyor ve cari açığın kontrol altına alınmasına yönelik önlemler almaya çalışıyor. Merkez Bankası politikalarının başarılı olması ve bu yöntemlerle cari açığın kontrol altına alınması, bankaların bu politikalara Merkez Bankası'nın beklediği şekilde tepki verip vermemesine bağlı. Bankalar, artan maliyetleri karşısında kredi faizlerini artırarak kredi hacmini sınırlandırırsa, Merkez Bankası amacına ulaşmış olup ek önlem almaya ihtiyaç duymayabilir. Ancak bankalar kâr marjlarından fedakârlık ederek Merkez Bankası'nın beklediği tepkiyi vermezse, Merkez Bankası daha ileri adımlar atmak zorunda kalacak."

Sektör kredileri yüzde 20 oranında artacak

Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt:
"2011 yılında sektör kredilerinde yüzde 20 seviyelerinde artışlar bekliyoruz. Türkiye'nin borçluluğunun nispeten az olduğu göz önüne alındığında bu boyutlardaki bir kredi büyümesinin aşırı ısınmaya yol açması beklenmemeli. Önümüzdeki sene içerisinde, istikrarlı bir görünüm sürdüğü sürece, ülke notunun 'yatırım yapılabilir seviye' ye getirilmesini bekliyoruz. Bu gerçekleştiği takdirde bankaların yurtdışından daha uzun vadeli borçlanabilmeleri, kredilerde vadelerin uzamasını destekleyerek ekonomik büyümeye ivme kazandıracak. Bu da bankacılık sisteminin gelişmesine, derinleşmesine ivme kazandıracak. Bunun yanında faizlerde alt sınırlara gelinmesi ile 2011 yılında bankacılık sektörünün karlılık hızında bir yavaşlama gözlemlenebilir. Ancak düşük faiz oranları büyümeye, bankacılık sisteminin derinleşmesine de büyük destek sağlıyor."
AYFER ARSLAN

28 Aralık 2010 Salı

ANADOLU İNSANI KADIN YÖNETİCİYİ SEVİYOR

Türkiye'de makro ekonomik görünümün geleceğe yönelik umut verici olduğuna inanan Hollanda merkezli ING Bank, büyüme stratejesinde lokomotif görevini KOBİ bankacılığına devretti. KOBİ Bankacılığı'nın dümeni ise 18 yıllık bankacı Yaprak Soykan'a emanet. Türk bankacılık sektöründe KOBİ ve Ticari Bankacılıktan Sorumlu tek kadın genel müdür yardımcısı olan Soykan, görevi nedeniyle Anadolu'da hemen hemen bütün illeri gezmiş.
“Anadolu insanı kadın yöneticiyi seviyorî diyen Soykan, “Anadolu insanının inanılmaz bir öngörüsü ve zekası var. ABD, Avrupa'da şirketlerin dev Ar-Ge ekipleriyle gerçekleştirdiği yatırımları Anadolu'daki şirketler küçük ekiplerle başarıyorî tezini savunuyor. Anadolu'yu gezmenin en keyifli yanının müşterilerle yöresel lezzetleri tatmak olduğunu dile getiren Soykan, gurme gibi hangi şehirde nerede yemek yiyeceği konusunda da uzmanlaşmış. En lezzetli yemeğin en salaş yerlerde yeneceğini söyleyen Soykan, “Kayseri'de mantı, Gaziantep'te İmam Çağdaş, Bursa'da İskender kebap favorimî diyor.
Geçtiğimiz aylarda Anadolu'daki küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik 'Biz Bize Sohbetler'i başlatan ING Bank KOBİ ve Ticari Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Yaprak Soykan ile hem KOBİ bankacılığındaki hedeflerini, hem de bugüne kadar gezdiği illerdeki izlenimlerini konuştuk.

-ING Bank olarak 2010 yılında KOBİ'lere ne kadar kaynak aktardınız?
2010 yılında yüzde 25 civarında bir büyüme gerçekleştirdik. Toplam kredilerdeki büyüme ortalamasının üzerinde bir büyüme oranını yakaladık. Bu yılı KOBİ ve ticari bankacılık segmente 12 milyar lira kaynak aktarmış olarak tamamlayacağız.

- Hangi sektörlerde kredi kullanma iştahı daha fazla?
Sektörleri net olarak ayırmak mümkün değil. Sezonsal olarak her dönem biri öne çıkıyor. Turizm döneminde turizm kredilerimiz artıyor. Gıda sektöründe kış döneminde kredilerimiz büyüyor. Bu yıl taahhüt sektörü çok hızlı büyüdü. Tekstil sektöründe çok önemli bir büyüme yaşandı. İhracatçı müşterilerimizde önemli bir büyümemiz oldu. Turizmde atağa kalktık.

KOMANDO EKİBİ KURDUK
-Kriz dönemide size işletmelerden ne gibi talepler geldi?
Aslında biz büyük krizi 2009 yılında yaşadık. KOBİ segmenti sermayenin az kuvvetli olduğu bir grup. Onların krize dayanıklılğı diğerlerine göre daha az. Biz dedik ki, 'Kriz geldiğinde hızlı bir frene basma politikası izlemeyelim.' İsmini 'Çare' koyduğumuz bir inisiyatif başlattık. Aslında bir komando ekibi kurduk. Ve 5 bine yakın müşterimizin kapısını çaldık. Kimi müşteri ödemelerinde erteleme, kimisi vadeyi uzatmak istedi. Kimisi ise kredisini kapatmak ve yoluna kredisiz devam etmek istedi. Herkesten farklı talepler geldi. Taleplerine uygun çözümler geliştirdik. Biz belki de sektörde bir ilki yapıp terzi usulü herkesin tek tek ihtiyacına göre bir iş yaptık. Bu bizim esnekliğimizle çok alakalı. Esnek ve değişen şartlara çok çabuk ayak uydurabilen bir bankayız. Toplam bankacılık sektörü o dönemde kredilerde küçülürken biz pazar payımızı artırdık.

KOBİ'LER BÜYÜMEDE LOKOMOTİF
-2011 yılında KOBİ'lere yönelik neler yapacaksınız?
2010 yılında aslında çok agresif bir hedef belirledik. ING Grubu Türkiye'yi yatırım yapmak istediği ülkelerden biri olarak belirledi. Bu aslında çok doğal bir sonuç. Makro ekonomik görünümüz hiç olmadığı kadar heyecan verici ve ileriye dönük umut verici gözüküyor. Türkiye ciddi bir büyüme ülkesi. Büyümenin bu yıl yüzde 8.5 civarında olmasını bekliyoruz. Bütün yatırımcılar Türkiye'yi yatırım yapılabilecek ülkelerin en önemlilerinden biri olarak sayıyor. Bizi Brezilya ve Çin ile karşılaştırıyor. Çin dünyanın en büyük 3. ekonomisi, Brezilya dünyanın en büyük 8. ekonomisi. Bu aslında bize önümüze bir hedef çiziyor. Tabii ki bunun sonucu olarak ING Grubu da Türkiye'ye yatırımlarını artırarak devam ettirme kararı aldı. KOBİ bankacılığı olarak bu büyümede lokomotif görevini üstlendik. Sektör yüzde 12 büyüyecek biz bunun üzerinde yüzde 21 civarında bir büyüme hedefi koyduk önümüze. Bu sene KOBİ stratejimizin önemli bir kısmını Anadolu ile eşleştirdik. Onların gücüne güç katmak onların gücünden güç almak gibi bir niyetimiz var. Onun için biz bize sohbetleri Anadolu illeri ile başlattık. Anadolu kaplanlarını Anadolu aslanlarına çevirme gibi iddialı bir hedefimiz var.

İlişki, hızlı hizmet ve fiyat KOBİ'leri ING'ye çekecek
-Bütün bankalar KOBİ'lere odaklanmış durumda. Sizin diğerlerinden farkınız ne, neden KOBİ'ler size gelsin?
Doğru, sektörde tatlı bir rekabet var. KOBİ'lerin ING'ye gelmesi için size üç sebep sayabilirim. Birincisi; ilişki. Müşterinizle iyi ilişki kurduğunuz zaman başarılı olursunuz. İkincisi; hızlı hizmet. Üçüncüsü; fiyat. İlişkinin önemi kalıcı olması. Biz müşterilerimizle uzun süreli ilişki kurmak isteriz. Aslanlar gibi bir ekibimiz var. Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok! İyi ilişki kurabilen, iyi hizmet veren bankalar bu alanda başarılı olacak.

Anadolu insanı kadın yöneticiyi seviyor
-Sektörde KOBİ bankacılığından sorumlu tek kadın yönetici sizsiniz. Meslek hayatınızda bunun getirdiği zorluklar oldu mu?
18 yıllık bankacıyım. Son 10 yıldır da sektörde çeşitli kademelerde yöneticilik yapıyorum. Bir bayan olarak Anadolu'da gezmeye çok alışkınım. Hep keyifle yaptığım bir iş oldu. Anadolu insanı her zaman bir kadın yöneticiyi çok büyük zarafetle ve saygıyla karşılıyor. Ben artık insanımızın, yöneticilerin kadın olmasından keyif aldığını düşünüyorum. İyi bir ekip olunca başarı kaçınılmaz oluyor. Kadın olarak bu sektörde tek olmaktan keyif alıyorum.

En salaş yerde yemek yemeyi tercih ediyorum
-Anadolu'da bugüne kadar kaç ili dolaştınız?
Hemen hemen bütün Anadolu illerini dolaştım.

-Yaşadığınız ilginç anekdotlar var mı?
Anadolu'da gezmenin şöyle bir keyfi var. Her gittiğiniz yerde ayrı bir mutfak var. Türkiye o anlamda o kadar zengin ki, bizim en büyük zevkimiz her gittiğimiz yerde müşterilerimiz ile yemek yemek. Öyle zamanlarda ilk kez gittiğim yerlerde bir bayan geliyorsa biraz daha süslü bir yere gidelim diye bir çaba olur. Ama tam tersine salaş yerlerde en güzel yemeği yersiniz. Şimdi artık arkadaşlar en iyi lezzet için en salaş yeri seçmeye çalışıyor. Şimdi artık Anadolu'da en iyi yemeğin nerede yiyeceğine çok hakimim.

-En çok hangi yörenin yemeklerini seviyorsunuz?
Ben tatlıya çok düşkünüm. Antep'te İmam Çağdaş'ı hiç atlamam. Kayseri'de mantı, Bursa'da İskender yemeden çıkmam.

-Peki bu kadar zayıf kalmayı nasıl başarıyorsunuz?
Çok spor yapıyorum ve koşturuyorum. Haftada en az üç günümü spora ayırıyorum.

Antep, Kayseri'nin farklı bir enerjisi var
-Girişimcilik ruhu ile sizi en çok etkileyen il hangisi oldu?
Antep'in inanılmaz bir enerjisi var. Anteplilerin bir marka olması tesadüf değil. Keza Kayseri'nin farklı bir enerjisi var. Bizim Anadolu insanımızın gerçekten inanılmaz bir öngörüsü, zekası var. Dolayısıyla her gittiğimiz ilde bunun farklı bir versiyonu ile karşılaşıyoruz. Hele yabancı bir yönetici ile gezdiğinizde Türk olarak acayip gurur duyuyorsunuz. Konya'da inanılmaz bir potansiyel var. Maraş tekstilde çok iyi. Bursa inanılmaz bir şehir. Eskişehir artık İstanbul'a yaklaştı.

Kredi faizlerinde hızlı bir artış olmaz
-Kredi faizlerinde gelecek yıl nasıl bir seyir bekliyorsunuz?
Kalıcı düşük faiz ortamı devam edecek. Yıl ortasından itibaren Merkez Bankası (MB) ufak ufak faiz artışına başlayabilir. Ekonomik büyümede bir yavaşlama öngördüğümüz için bankacılıkta rekabetin artmasını bekliyoruz. Rekabetin arttığı bir yıl olacağı için kredi faizlerine yansıma birebir olur mu? Tamamen piyasa gelişmelerine bağlı olacak. Gelecek yıl kriz ortamı öngörmedğimiz için çok hızlı bir faiz artışı beklemiyoruz.

İnşaat, enerji, tekstil sektörleri öne çıkacak

-2011 yılında hangi sektörler öne çıkacak?
Türkiye gelişmekte olan bir ülke olduğu için inşaat hiçbir zaman durmayan bir sektör olacak. Türkiye her zaman yatırıma devam edecek. Hem konut alımları hem altyapı yatırımları devam ediyor. Hızlı gelişen ve büyüyen bir nüfusumuz var. Enerji yatırımları artacak. Enerji yatırımları ekonomide önemli bir yer tutacak. Tekstil büyümesine devam edecek. İhracatta Uzak Doğu'nun yüksek maliyetleri Türkiye'nin bu alandaki şansını artıyor. Turizm geçen sene çok iyiydi. Gelecek yılda iyi devam etmesi bekleniyor..

Yeğenim Leyla stres topum!
-Bu kadar koşturmaca arasında boş vakit bulduğunuzda neler yapıyorsunuz?
Evde eşinin az gelmesinden şikayetçi bir eş var! Allahtan o da eski bir bankacı. Birbirimizi anlayabiliyoruz. Boş vakitlerimde birlikte seyahat ediyoruz. Spor yapıyorum, kitap okuyorum. Bir de dünya güzeli bir yeğenim var. Hayatta en büyük keyfin ne derseniz, 2 yaşındaki dünya güzeli yeğenim Leyla! Hafta sonları onunla daha fazla vakit geçirebilmek için sabah 06.00'de kalkıp beraber kahvaltı yapıyoruz. Benim stres topum! İki şarkı söylüyor. 'Aşkım' diyor. Ben daha o dakika bitiyorum! 'Teyze, anne yarısıdır' denir. Ben vakit bulamadğım içim bugüne kadar bebek sahibi olamadım. Böylesi bana çok rahat geldi. Her sorumluluğu annesinde, en keyifli anları benimle geçiriyor.
Ayfer ARSLAN

FAİZİN MODASI GEÇTİ, ŞİMDİ EMTİA MODASI VAR

Bir süre kullanmayacağınız paranız mı var? Cebinizde veya bankada tutacak yerde, 500 liralık buğday, 500 varil petrol, 85 gr. altın satın almaya ne dersiniz?
Bütün dünya bunları yapıyor. Dünyada olan bizde neden olmasın? Bizde de mümkün.
Bakınız petrol fiyatları yükselmeye başladı. Varili 100 dolar olacakmış! Altının önümüzdeki yıl onsu 2 bin dolar olacak diyorlar.
Yok. Ben paramı yüzde 7 faiz ile bankada tutarım diyor iseniz... Haklısınız. Güven her şeyin başı. Yok... Ben daha fazla getiri bekliyorum diyorsanız... Buyurunuz. Sizi şöyle alalım... Emtia işine giriniz.
Emtia işine girince satın alacağınız buğdayı, mısırı, altını, petrolü eve taşımanıza gerek yok. Onlar oldukları yerde duracak. Siz, bankanın verdiği makbuzu saklayacaksınız.
Parası olan eğer bir süre kullanmayacak ise, (1) Parasını yatıracak güvenli bir yer arar (2) Parasının değerinin durduğu yerde erimemesini, imkân ölçüsünde bir getirisi olmasını ister.
Küresel kriz oluşmuş düzeni, alışılmışları bozdu. Güvenli bilinen bankalar, borsalar, ülkelerin ve şirketlerin çıkardıkları tahviller ve bonolar güvenilmez oldu. Faizler geriledi.
Küresel krize rağmen dünyadaki yüzer gezer para miktarı da azalmadı, arttı. İşte bu durumda paralar emtiaya yöneldi.
Paranın yöneldiği emtia (mallar) üretimi sınırlı talebi her zaman olan mallar. Bunların büyük çoğunluğu üretim girdileri veya gıda maddeleri. (1) Bu malların zaten arzı talebi karşılayamadığı için veya maliyet girdilerindeki artış nedeniyle yükseliyor. (2) Buna ek olarak bu mallara para bağlayanlar spekülatif hareketlerle fiyatları indirip çıkarıyor.
Emtiaya yatırım her zaman kazandırmıyor ama genelde faize ve borsaya göre getirisi daha yüksek.
Bu yazının altında bir tablo veriliyor. Yılbaşından bu yana, mısır yüzde 46, buğday yüzde 44 kazandırmış. Kalaya yılbaşında 100 dolar bağlayanın şimdi 157 doları var. Halkımız genelde petrol ve altındaki yükselmeyi izler. Altındaki fiyat artışı yüzde 26, petroldeki yüzde 15 oranında.
Gelelim Ayşe Hanım Teyzem ile Ali Rıza Bey amcamın durumuna... Üzülmelerine gerek yok. Şimdilerde bizim bankalarımız bu emtialara para bağlamak isteyenler için özel fonlar oluşturuyor. 50 lirası olanın da 50 bin lirası olanın da bu fonlara katılmaları mümkün. Katılacak olan ya kendi “Ben altına, ben petrole, ben buğdaya para bağlayacağım” diye bankaya gidiyor ya da banka görevlileri onlara yol gösteriyor.
(Uyarı: Bu yazıyı bilgi vermek amacıyla yazdım. Önerim yoktur. )
Güngör URAS-MİLLİYET

HALKBANK'DAN KİRAYI GARANTİLEYEN SİGORTA

Halkbank, Birlik Sigorta aracılığıyla hizmete sunduğu Kira Güvence Sigortası ile ev sahiplerini ve kiracıları kiranın ödenememesi durumuna karşı güvence altına alıyor. Türkiye’de bir ilk olan Kira Güvence Sigortası, kaza sonucu vefat veya maluliyet, istem dışı işsiz kalma nedeniyle kiracı kirayı ödeyemediğinde aylık kira tutarının yüzde 80’ini 12 ay boyunca karşılıyor.
Türkiye’de yaklaşık 15 milyon hane halkının 3,6 milyonunun kiracı olduğuna dikkat çeken Halkbank Bireysel Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Bilgehan Kuru, “Halkbank’ın sunduğu Kira Güvence Sigortası hem ev sahiplerinin hem kiracıların içini rahatlatacak, hayatın kötü sürprizleri karşısındaki mağduriyetlerini önemli oranda azaltacak son derece kapsamlı bir ürün. Türkiye’de ilk defa Halkbank tarafından uygulanan Kira Güvence Sigortası ile ev sahipleri ve kiracıların geleceğini koruma altına alıyoruz” dedi.

BANKALAR 2011'DE 10 BİN KİŞİYİ İŞE ALACAK

Küresel krizi hasar almadan atlatan Türk bankacılık sektörü 2010 yılını kapatmak üzere. Bol likiditesi, yüksek karlılığı ve sağlam mali yapısıyla yabancı bankaları kıskandıran Türk bankalarını 2011'de ise daha zorlu bir yıl bekliyor. Düşen faizler ve artan zorunlu karşılık oranlarıyla birlikte marjların giderek daralması sektörü çetin bir rekabetle karşı karşıya bırakacak.
AKŞAM Ekonomi olarak Türk bankacılık sektörünün önde gelen bankalarının CEO'larına 2011 yılı beklentilerini ve büyüme stratejilerini sorduk. Marjların daralması sonucu rekabet hangi alanlarda yoğunlaşacak? Banka bilançolarında aktif, kredi, mevduat büyüme beklentileri nedir? 2011 yılında kaç şube açıp ne kadar personel alınması planlanıyor? Yurtdışında büyüme planları var mı? Banka genel müdürlerinin hem sektör hem ekonomiye ilişkin kaygıları neler? Enflasyon, büyüme hızı, dolar, euro ne olacak?
Banka CEO'larının ortak görüşü gelecek yıl karlılık düşecek. Aktifler yüzde 10-15, krediler yüzde 20-25 oranında büyüyecek. Düşen marjlar nedeniyle hacimsel büyümeye ağırlık verilecek. Şubeleşme yine sektörün öncelikleri arasında. 2010 yılı ilk 9 ayında 23 banka 320 şube açıp 5 bin 105 kişiyi işe alırken, 2011 yılında sadece 12 bankanın yeni personel hedefi 10 bini buluyor.

Akbank 1000 yeni personel alacak
Akbank 2011 yılında önceliği Türkiye'deki organik büyüme fırsatlarına verecek. Gelecek yıl 50 civarında şube açmayı ve 1000 elemanı işe almayı planladıklarını açıklayan Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, Akbank bankacılık anlayışını ve faaliyetlerini Türkiye dışına taşımayı da hedeflediklerini dile getirdi. Akkurt; "Bankamız 2009 yılının sonuna kadar yurtdışı faaliyetlerini Hollanda ve Almanya'da faaliyet gösteren iştirakleri (Akbank N.V. ve Akbank AG) ve Malta şubesi ile sürdürüyordu. Aralık 2009'da bankamızın Dubai Ofisi olan Akbank Dubai Limited'i hizmete sokarak yurtdışı faaliyetlerimizi artırdık. Dubai Ofisi özellikle Körfez Bölgesi, Kuzey Afrika ve Asya'yı da kapsayan geniş bir coğrafyada yatırımcı ve müşterilerimize yönelik fırsatların ve işbirliği alanlarının yaratılmasına katkı sağlıyor. Akbank olarak her zaman olduğu gibi müşterilerimize ve paydaşlarımıza değer yaratmaya yönelik uygun fırsatları titizlikle değerlendirmeye devam ediyoruz "dedi.

Yapı Kredi her yıl 50-60 şube açacak

Yapı Kredi Genel Müdürü Faik Açıkalın, 2007'de başlamış olan organik büyüme sürecini devam ettirmeyi ve pazarda büyüme fırsatlarını değerlendirmeyi hedeflediklerini ifade etti. Orta ve uzun vadede sektörün üzerinde sürdürülebilir büyüme elde etmek için şube ağını genişletme stratejisini sürdüreceklerini anlatan Açıkalın, "Önümüzdeki beş yıllık dönemde her yıl yaklaşık 50-60 şube açmayı amaçlıyoruz. Büyük il merkezleri ile Anadolu'daki gelişmekte olan il ve ilçelerde de şube açılışlarımızı sürdüreceğiz" dedi. Açıkalın, yurtdışındaki büyüme planlarına ilişkin ise şu anda Yapı Kredi Moskova'nın ve Yapı Kredi Azerbaycan ile var oldukları dış pazarlardaki konumlarını güçlendirmeyi hedeflediklerini aktardı.

Garanti 2012 yılında çevre ülkelere açılacak
Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen de 2011 yılında en az 50 şube daha açarak, 900 şubenin üzerine çıkmayı hedeflediklerini vurgulayarak, "Birkaç yıl içerisinde de 1.000 şube hedefine ulaşıp, tüm Türkiye'yi kapsayacağız. Bu da yeni pazarlara ulaşmak ve bu sayede rekabette her alanda söz sahibi olarak daha fazla büyümek anlamına gelecek" dedi. Özen, yurtdışında ise önceliği Romanya'ya vereceklerini aktardı. Özen, "Garanti Bankası olarak yurtdışı genişleme faaliyetlerimizde önceliğimiz, Romanya'daki gibi lisanslı bir banka çatısı altında faaliyetlerimizi organik olarak geliştirmek yönündü. Önümzüzdeki dönem Romanya'daki faaliyetlerimizi daha da geliştirmeyi planlıyoruz. 2012 yılı gibi çevre ülkelerde bir banka alımı düşünebiliriz. Herhangi bir ülke ismi vermek için çok erken" diye konuştu.

2011 yılında 1200 şubeyi geçeriz
Türkiye İş Bankası olarak son iki yılda 3 bin 500 kişiyi işe aldıklarını hatırlatan Türkiye İş Bankası Genel Müdür Ersin Özince, "Şubeleşme açısından ise olağanüstü nedenler ortaya çıkmazsa her hafta en az bir şube açmaya devam edeceğiz. Bu hesaba göre bizim 2011 yılında 1.200 şubeyi geçmemiz gerekir. Şu anda 1.133'lerdeyiz. Dış teşkilatta da Rusya ve Irak'ta bilfiil bankacılık, mevcutların yanı sıra Suriye'de belki Ortadoğu'da bir iki yerde daha, belki Lübnan olabilir. Irak'ta 2 şube için başvurduk, onların neticesini alır almaz iki tane şube için daha niyetimiz var. Öyle anlaşılıyor ki bizim Rusya'dan sonra en çabuk şube teşkilatıyla yürüyeceğimiz ülke Irak olacak. Biz hangileri daha çabuk gündeme gelirse onları değerlendiriyoruz. Bir telaş içinde de değiliz" diye konuştu.

Vakıfbank şartlar uygun olursa 1000 kişi alacak
Vakıfbank Süleyman Kalkan, 2010 yılı içinde banka olarak şube sayısını 550'den 633'e çıkardıklarını, 2011 yılında da şube sayısını artırmaya çalışacaklarını ifade etti. 2010 yılı içinde 900'den fazla personel alımı yaptıklarına da değinen Kalkan, "Şu anda 11 bin 95 çalışanımız var. 2011 yılında da şartlar uygun olursa 600 ila 1000 arası personel alımı yapmayı planlıyoruz" dedi. Yurtdışında büyüme planlarını da aktaran Süleyman Kalkan, rotayı şöyle çizdi: "Kuzey Irak (Erbil) ve Suriye'yi gündeme aldık. Kuzey Irak'ta şube açma çalışmalarımız devam ediyor. Suriye'ye şimdilik temsilcilik şeklinde gitmek istiyoruz. Çünkü Suriye'de banka kurmak için 200 milyon dolar sermaye gerekiyor. Türkiye'de 1 milyon doları geçmeyen maliyetle açtığımız bir şube 1 yılda kâra geçebiliyor. Tam kestiremediğimiz bir pazara 200 milyon dolarla gitmemiz doğru olmaz. Suriye, bu kuralı yumuşatmak için hazırlık yapıyor. Değişiklik olursa, ortak banka kurmayı düşünebiliriz."

Şekerbank: Deneyimli bankacılar aranıyor
Yurtiçinde şubeleşme planları hakkında şimdilik bilgi vermeyen Halkbank Genel Müdürü Hüseyin Aydın, yakın coğrafyada etkin bir bölge bankası olmayı planladıklarını ve önceliği Balkanlar'a verdiklerini söyledi. Şekerbank Genel Müdürü Meriç Uluşahin ise 2011 yılı büyüme stratejilerini şöyle aktardı: "Anadolu Bankacılığı misyonumuz gereği bankacılık hizmetlerinden yeterince yararlanmayan bölgelerde 20 şube açıp 150 civarında pesonel alacağız. Sektördeki büyümeye paralel deneyimli bankacılara ihtiyaç artıyor. Özellikle küçük işletmelere, tarım ve KOBİ bankacılığında müşteri ihtiyaçlarına hızlı cevap verebilen kadroların önemi artacak."

Deniz, çalışan sayısını 10 bin 800'e çıkaracak
Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, 2011 yılında 80 şube açmayı hedeflediklerini belirterek yeni şubelerden 30 tanesinin tarım ağırlıklı şubeler olacağını ifade etti. Ateş, "Bugün itibarıyla yaklaşık 9 bin 500 çalışanımız var. 2011'de çalışan sayımızı 10 bin 800'e çıkarmayı planlıyoruz" dedi. Denizbank'ın yurtdışı büyüme planlarını da aktaran Ateş, şunları söyledi: "Rusya ve Avusturya'da belirli bir büyüklüğe ulaşmış hali hazırda iki adet bankamız var. Bu bankalar da çevre ülkelerde şube ağlarını büyütüyor. Bunun yanında Denizbank olarak Türkiye'nin yakın coğrafyasında Denizbank'ın gelişmesine artı değer yaratabilecek satın alım fırsatlarını değerlendiriyoruz."

2011'de hangi banka kaç personel alacak?

---------------------------------------------------
Banka adı Yeni Personel
-------------- -------------- --------------------
Abank 210
Akbank 1000
A&T Bank 40
Denizbank 1300
Eurobank Tekfen 43
Finansbank 850
Garanti 1000
İş Bankası 1000
Ziraat Bankası 2500
Yapı Kredi 900
Vakıfbank 1000
T Bank 150
TOPLAM ALINACAK YENİ PERSONEL 9993
Ayfer ARSLAN-AKŞAM

23 Aralık 2010 Perşembe

YAPI KREDİ BANKASI'NDAN HEDİYE YAĞMURU


Yapı Kredi, 2011’e girerken internet bankacılığı müşterilerilerine yönelik yeni bir kampanya başlattı. Yapı Kredi, 29 Kasım – 31 Aralık tarihleri arasında Yapı Kredi İnternet Bankacılığı’na veya Worldonline’a giriş yapan müşterilerine 2011 yeni yıl hediyesi kazandırıyor.
Yapı Kredi’nin yeni yıla özel kampanyasında çekiliş ile belirlenecek 2011 talihliden bir kişi Sony 3D TV,beş kişi iPhone 4, beş kişi iPad, 10 kişi Sony Play Station 3, 10 kişi Samsung netbook, 100 kişi 100 TL değerinde, 1880 kişi ise 30 TL değerinde vatanbilgisayar.com hediye çeki kazanma fırsatını yakalıyor.
Kampanya hakkında detaylı bilgi için tık'layınız.

VAKIFBANK'DAN YENİ YIL KREDİSİ

VakıfBank’tan tüm bireysel müşterilerine yeni yıl müjdesi… “Yeni Yıl Kredisi” kampanyasını başlatan VakıfBank, düşük faizli kredi uygulamasıyla müşterilerine, 84 aya varan vade seçenekleri ve uygun faiz oranları ile 50 bin TL’ye kadar kredi fırsatı sunduğunu açıkladı. Kampanya kapsamında, dileyene kredi tahsis ücreti ile faizsiz, dileyene 84 aya varan vade seçenekleri ve cazip koşullarla kredi kullandırılıyor. Yeni yıl öncesi tüm bireysel nitelikli müşterilerin ihtiyaçlarının finansmanı amacıyla başlatılan kampanya 7 Ocak 2011 tarihine kadar devam edecek.

TÜRK BANKACILAR 2011'DE 11 GÜN TATİL YAPACAK

Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi arasında finansal ilişkiler oluşturma konusunda öncü bir rol üstlenen A&T Bank, ‘2011 Uluslararası Banka Tatil Günleri Takvimi’ni geçen yıl olduğu gibi bu yıl da iş dünyasına sunuyor.
Nakit akışın etkinliğinde ve operasyonel işlemlerde verimlilik artışı sağlayan takvim; Amerika, Kanada, Avrupa ve Uzakdoğu’nun belli başlı ülkelerinin yanı sıra Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı da kapsıyor.
EN FAZLA TATİLİ İRAN YAPACAK
Uluslararası Banka Tatil Günleri Takvimine göre, en çok tatil yapan ülkeler Asya kıtasında bulunuyor ve 25 tatil günü ile İran geçen yıl olduğu gibi bu yıl da listenin başında yer alıyor. Türkiye ise 11 tatil günü ile listede dünya ortalamasının altında kalıyor.

20 Aralık 2010 Pazartesi

SİYASET PİYASANIN UMURUNDA DEĞİL

Yatırım bankacılığı alanında hizmet veren ve 10 milyar dolarlık fonu yöneten İş Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Genel Müdürü İlhami Koç, varlık yönetimi şirketi kurmak için BDDK'ya başvurduklarını açıkladı. Bankaların ve alacaklarını tahsil edemeyen şirketlerin alacaklarını satın alıp bunun tahsilatını yapacaklarını belirten Koç, "Getiriler düştükçe yeni yatırım arayışları oluyor. Dünyada bu olay çok yaygın. Türkiye'de ise bu işi yapan 4-5 şirket var. Böylece bankalar ve şirketler tahsilatla uğraşmıyor. Ayrı bir ekip çalıştırmıyor" dedi.
Yurtdışında da büyüme planlarını olduğunu anlatan Koç, Kazakistan ve Londra'dan sonra Dubai'de ofis kurma çalışmalarının sonuçlanmak üzere olduğunu vurgulayarak, "Bu bölgeye yönelik faizsiz ürünler çıkarabiliriz" dedi.

YATIRIMCI ARTIK TEDİRGİN DEĞİL
Yabancı yatırımcının Türkiye'ye olan ilgisine de değinen İlhami Koç, Türkiye'nin büyüme hikayesinin yabancıyı çeken en önemli etken olduğuna işaret ederek şu yorumu yaptı: "Eskiden bir sürü şey konuşulurdu. Bunların çoğu çözüldü. Artık Türkiye şundan dolayı problemlidir diyebileceğimiz bir şey yok. Vergi, bürokrasi sorunları çözüldü. Yani yabancı yatırımcı Türkiye'ye artık çok rahat gelebiliyor. Türkiye'de eskiden siyaset piyasaların seyrinde önemli bir faktör olarak dikkate alınır ve değerlendirilirdi. Fakat çok uzun süredir siyaset dikkate alınmıyor. Bir takım tahminlerde bulunduğumuzda ya hiç dikkate almıyoruz, ya da çok az dikkate alıyoruz."
İş Yatırım Genel Müdürü İlhami Koç, sorularımızı şöyle yanıtladı:

TL'Yİ DAHA AZ ŞİDDETLE ÖNERİYORUZ
-Gelecek yıl Türkiye ekonomisi açısından risk gördüğünüz unsurlar var mı?
Kendi iç hikayesi olan ülkeler krizden az etkilendi ve farklılaştı. Türkiye de yüksek büyüme oranları ile kendi bölgesinde çok öne çıktı. Fakat madolyonun öbür tarafında cari açığımız temel problem. Önümüzdeki dönem bu açıdan biraz daha kırılgan olabilir diye düşünüyorum. Bir yandan Merkez Bankası faizleri daha da indirebileceğini söylüyor. Bir yandan mevduat munzam karşılıkları yukarı doğru çekiliyor. TL'nin daha fazla değer kazanmaması gerekir. Biz yatırımcılarımıza 2002 yılından bu yana TL'de kalmalarını öneriyoruz. 2011 yılında da bunu öneriyoruz. Ama daha az şiddetle öneriyoruz. Çünkü TL uzun yıllardır böyle. Krizde de güçlü yapısını korudu. Ve dikkat ederseniz birçok ülke dünyada krizi aşmanın yolu olarak paralarını devalüe etti.

CARRY TRADE İÇİN HALA FAİZLER CAZİP
-MB'nin yaptığı faiz indirimleri ekonomiyi nasıl etkileyecek?
Şu anda ekonomiler üzerinde enflasyon baskısı olmadığına göre faizler indirilebilir görünüyor. Fakat ekonomi çok ısınabilir. Düşük faiz ortamı insanları sürekli harcama yapmaya yöneltiyor. Harcamalar da cari açığın bir nedeni. Bu nedenle faizleri aşağı çekip öbür taraftan para piyasasının bir başka aracı olan munzam karşılıklarla oynayarak kredi maliyetlerini yukarda tutmaya çalışıyor. Bunun dışında çok farklı politikalar uygulanabilir mi? Hayır. Para politikası araçları belli. Biz hala yatırımcılar bize geldiği zaman faiz olarak tarihi en düşük faiz ortamı olduğundan bahsediyoruz onlar Türkiye'de faizin yüksek olduğundan bahsediyor. Yani bir anda hala TL faizlerinin bu kadar düşmesine rağmen carry trade dediğimiz işleme müsait. Öbür tarafta yüzde 1-1.5 civarında faizler var. Türkiye'de yüzde 7-7.5'larda.
Türkiye'de faizler yüksek, büyüme var. Dolayısıyla ben bu riski alırım diye geliyor yatırımcı.

-Faiz oranlarının aşağı çekilmesi tasarrufları azaltmaz mı?
Bence yanlış olan yüksek faiz ortamıydı. Şimdi doğru yöne doğru gidiyoruz. Yüksek faiz ortamında tasarruflar için iki tane seçenek vardı. Bir tanesi kısa vadeli kamu kağıtları. Risk almadan çok yüksek faiz alabiliyordunuz. Şimdi faizden geçinen çok büyük bir kesim yavaş yavaş yeni alternatif arayışına girdi. Örneğin; anapara garantili fonlar, özel sektör tahvilleri, varantlar diğer seçenekler. Yakında obsiyon piyasası açılacak. FX işlemleri gelecek. Serbest fonlar büyüyor. Para yatırım enstrümanları dünyasında farklı farklı dünyalara gitmeye başladı. Şu anda yaşadığımız süreç de o zaten.

Sıcak paranın tanımı iyi yapmak lazım
-MB'nin aldığı önlemler sıcak para girişini önler mi?
Burada tartışılan iki tane şey var: Para politikası araçları ve maliye politikaları. Sıcak paranın tanımını iyi yapmak lazım. Bunu nasıl ayrıştıracağız? Hisse senedi veya tahvil alan sıcak para mıdır? Privete equite yatırımları sıcak para mıdır? En basit tanımıyla faiz farkına gelen para 'sıcak para' dır. Ama siz hangisine vergi koyacaksınız? Kolay değil. Bence enflasyon ortaya çıkmayacaksa faizleri aşağı doğru çekmek daha kolay bir yöntem.

2011'de yabancı doğrudan yatırımı 16 milyar $'ı bulur
-2011'de yabancı doğrudan yatırımlar konusunda beklentiniz nedir?
Birleşme ve satın alma işlem hacminin özelleştirme projelerine bağlı olarak 2011 yılında 15-16 milyar dolara ulaşmasını öngörüyoruz. Dünyada yatırım arayan bir para var ve bir takım hikayeleri seviyor. Türkiye de büyüme nedeniyle cazip bir ülke. Bu nereye kadar devam ediyor? Türkiye kendisini gelişmiş ülkelerden büyüme ile ayrıştığı için geliyor. Biz büyümede ayrışamazsak eğer gelişmiş ülkelerle aynı orana inerse o zaman sorun başlar.

-Hangi sektörler yabancının ilgisini çekiyor?
Türkiye'nin özelliği hemen hemen her sektörde üretimin bulunuyor olması. Yurtdışından para girişi otomotiv, tekstil, sağlık her sektörde var. Ama büyük iş derseniz ağırlıklı kamunun özelleştirmelerinden gelen işler. Otoyolların işletmesi, enerji yatırımları, Milli Piyango özelliştirmesi..

Özel sektör tahvilleri ve hisseyi öneriyor
-Yatırımcılara 2011 yılında önerileriniz neler?
Bu süreç devam edecek. Faizden daha riskli ürünlere kayış devam edecek. Yeni ürünler piyasaya giriyor. Önemli olan her yatırımcının kendisini hangi riski tolere edeceğini bilip ona göre ürünlere kayması. Bu yüzden bir profesyonel destek almak belki en ideali. Özel sektör tahvilleri bir seçenek. Hisse senetleri bir başka seçenek. Portföylerin bir kısmında mutlaka özel sektör tahvili ve hisse senedi bulundurmalarında fayda var.

-Siz yatırımlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizim yatırım fonlarımız var, parayı oraya bağlıyorum. TL'de tutuyorum. Öbür türlü onumu alayım bunu mu alayım diye düşünmüyorum. Öbür türlü beynimi bu konulara ayıracak olursam başka şeylerle ilgilenemem. Bu sadece benim için geçerli değil, bütün burada çalışanlar için geçerli. Herkes kendi parasına odaklanmasın, müşteri parasına odaklansın.

Evde de sürekli iş ortamı var
-Kriz sürecinde sizin de mesai saatleriniz artmıştır...
Zaten mesai saati diye bir şey kalmadı. Bir defa dış piyasalardan dolayı neredeyse 24 saat çalışıyoruz. Burada çift vardiyalı çalışıyoruz. Zaten bizim işimizin doğası gereği eve gittiğimiz zaman hanım normal dizi seyreder, biz başka kanallar seyrediyoruz. Eskiden iş işte bırakırdı. Artık mobil iletişim araçları sayesinde evde sürekli iş ortamı var.

-Boş zaman bulunca ne yapıyorsunuz?
Kitap okuyorum. Tarih kitaplarını tercih ederim.
Ayfer ARSLAN

17 Aralık 2010 Cuma

BDDK, MORTGAGE KREDİLERİNE %75 SINIRI GETİRDİ

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), 1 Ocak 2011'den geçerli olmak üzere bankaların vereceği konut edinme amaçlı kredilerde, kredi tutarının söz konusu gayrimenkul değerinin yüzde 75'ini; ticari gayrimenkul alımı amaçlı kredilerde ise teminata konu olacak gayrimenkul değerinin yüzde 50'sini aşmaması kararı aldı.
BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, dünyada çıkan krizlerin temelinde mortgage kredilerinin yattığını belirterek, "2-3 aydır bu konu üzerinde çalışıyorduk. Sektörün bu önlemlerle daha sağlıklı büyüyeceğini düşünüyoruz" dedi.
Ayrıca, ticari gayrimenkul alımı amaçlı kullandırılacak ticari kredilerde ise, kredi tutarının teminata konu olacak gayrimenkulün değerinin yüzde 50’sini aşmaması ve bu sınırın belirlenmesinde esas alınacak teminata konu olan konutların ya da ticari gayrimenkullerin değerinin BDDK veya Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yetkilendirilmiş değerleme şirketlerince tespit edilmiş olmasının zorunlu tutulmasına karar verildi.

MARJLAR DARALACAK KORKUSU BANKALARI KREDİ YARIŞINA İTTİ

Bankalar arasında yıl sonunun yaklaşmasıyla birlikte bir taraftan kurumsal bir taraftan bireysel kredilerde rekabet yoğunlaştı. Özellikle bireysel kredilerde dikkati çeken bu rekabet tüketiciyi bezdirirken, bankalar ellerindeki likiditeyi satmak için 'En uygun faiz oranı bizde", "Şimdi harca, 2 ay sonra öde", "Artı 5 taksit veya 3 ay öteleme" gibi cazip kampanyalarla müşterilerini kredi kullanmaya çağırıyor.
Bankacılık sektörüne göre kredilerde artan rekabet yıl sonu bilanço kapama dönemi olmasından kaynaklanıyor. Sektör yetkililerinin üzerinde birleştiği ortak görüş ise şöyle: "Bankaların ellerinde likidite, para bol. Her banka yılı iyi rakamlarla kapatmak için kredi portföyünü büyütmek istiyor. Gelecek yıl kar marjlarının daralacağı beklentisiyle ellerindeki parayı satma telaşındalar."

ŞUBELER HEDEF TUTTURMA PEŞİNDE
Bireysel kredilerde rekabetin yoğunlaşmasının normal olduğunu belirten Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Aykut Demiray, şunları söyledi: "Bu tamamen talebin karşılanması veya bankaların büyüme arzusundan kaynaklanıyor. Suni veya makyajlama gibi bir amaç sözkonusu değil. Tabii en önemlisi sektörde 'marjlar daralıyor, hacimleri artıralım' konusu var. Şubelere pazarlama ekiplerine verilen yılsonu hedefleri var. Bunu doldurma çabaları da rekabette etkili. Ancak unutmamak gerekir ki; bankacılık hesap işidir, risk yönetimi işidir. Türkiye bankacılık faaliyetlerinin genel olarak nüfusa olan penatrasyon oranı düşük bir ülke. Hala kredilerde büyüyecek, gidilecek çok yer var. Ama tedbiri elden bırakmamak gerekiyor."

İndirim fırsatlarını kaçırmayın
Akbank Bireysel Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Galip Tözge:
“Yeni yıla nakit sıkıntısından kurtulup hafifleyerek girmek isteyen müşterilerimizin yılsonuna doğru kredi taleplerinde artış gözlemliyoruz. Yeni yıl alışverişi, tatil planları ve her dönem gündemde olan nakit ihtiyacı bu artışın arkasında öne çıkan sebepler. Diğer yandan, bankalar gözüyle bakacak olursak, tüm bankalar da kredi hacminde büyüme hedefleri doğrultusunda indirimli teklifleri yılsonunda daha aktif sunmaya başlıyor. Sonuç olarak artan müşteri talebi ile birleşen finansal ortam müşterilerimiz için yılsonunda son derece cazip kredi alternatiflerinin doğmasına yol açıyor. O nedenle bizim tavsiyemiz nakit ihtiyacında olan müşterilerimizin yılsonu indirim fırsatını kaçırmamaları yönünde."

Yıl sonu rakamlarını düzeltme çabası var
*Şekerbank Genel Müdür Yardımcısı Abdurrahman Özciğer:
"Normal bankacılık faaliyetleri içerisinde bizler sağladığımız kaynakları çeşitli kesimlere kredi olarak yansıtmaya çalışıyoruz. Orada sağlanan rekabet bireysel rekabet dünyasında zaten var. Genelde aralık aylarında özelikle sene sonu rakamları oluşacağı için daha yoğun kampanyalar düzenlenebiliyor. Normal bankacılık faaliyetlerinde aralık ayının getirdiği ivmelenme var. Bireysel tarafta biz bankalar olarak ekonominin gelişmesine dönük tüketicilerin finansman ihtiyaçlarını karşılamak zorundayız. Ama ekonomik dengeleri kırıp dökmeden MB politikaları çerçevesinde gidilmeli. Önümüzdeki dönemde rekabet devam edecek. Ancak kredi tahsis politikası önem kazanacak."

Herkes bilançosuna artı yazmak istiyor
*Anadolubank Genel Müdür Yardımcısı Recep Atakan:
"Kredi kart hacramalarına bakın. Bayram, okulların açılma dönemi ve yılbaşı öncesinde tüketici harcamaları artar. Kredi pastası hızlı büyür. Bu dönemde bankalar icin doğru dürüst kar marjı olduğunu düşündüğüm tek kredi türü tüketici kredisi. Konut kredisi ve ticari kredilerde marjlar daha da daraldı. Herkes tüketici kredisi eğilimli gidiyor. O yüzden bankalar çeşitli kampanyalarla tüketici talebini karşılayıp bilançosuna artı yazmış olacak. Tüketici kredileri genelde bir yıl veya iki yıl vadeli olduğu için değişen faiz eğrisinden zarar görmeyecekler."

MB ÖNCE FAİZİ DÜŞÜRDÜ, BUGÜN DE MUNZAMLARI ARTIRDI

Merkez Bankası dün akşam piyasaların beklentisi doğrultusunda kısa vadeli faiz oranlarında indirim yaptı. MB Para Politikası Kurulu, dün yaptığı aralık ayı toplantısında, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 7'den yüzde 6.5'a çekti. Gecelik borçlanma faiz oraları da yüzde 1.75'den yüzde 1.50'ye düşürüldü. Borç verme faiz oranını ise yüzde 8.75'den yüzde 9'a çıkardı.
MB bu sabah da zorunlu karşılık oranlarını yeniden düzenledi.
-TL mevduatlarda 1 aya kadar vadeli mevduatlar, katılma hesaplarında (1 ay dahil): %8
-3 aya kadar vadeli mevduatlar, katılma hesaplarında (3 ay dahil): Yüzde 7
-6 aya kadar vadeli mevduatlar, katılma hesaplarında (6 ay dahil): Yüzde 7
-1 yıla kadar vadeli mevduatlar, katılma hesaplarında: Yüzde 6
-1 yıl ve 1 yıldan uzun vadeli mevduatlar, katılma hesapları ile birikimli mevduatlar, katılma hesaplarında: Yüzde 5

MB, KREDİ KARTINDA AZAMİ FAİZ ORANLARINI DÜŞÜRDÜ

Merkez Bankası, kredi kartı işlemlerinde uygulanacak azami faiz oranlarını düşürdü. Kredi kartı işlemlerindeki aylık azami akdi faiz oranı, Türk Lirası için yüzde 2,44'ten yüzde 2,26'ya indirildi. Söz konusu oran, ABD doları için yüzde 2,54 yerine yüzde 2,02, euro için de yüzde 2,30 yerine yüzde 1,90 olarak belirlendi.

KARTTA ASGARİ ÖDEME ORANI ARTTI, NAKİT ÇEKİM SINIRLANDI

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun ''Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik'', Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı.
Buna göre kredi kartı limitleri ve asgari tutarlarına ilişkin önemli düzenlemeler yapıldı. Amaç kredi kartında hesapsız harcamaların önünü kesmek ve kredi kartı ile nakit avans çekimini önlemek.
İşte o düzenlemeler:
-Halen yüzde 20 olarak uygulanan kredi kartı asgari ödeme tutarı, limitinize göre yüzde 40'a kadar yükseltilebilecek.
-Kredi kartı limiti 15 bin TL'ye kadar olanlar dönem borcunun yüzde 25'ini ödeyecek.
-Limiti 15 bin TL ile 20 bin TL'ye kadar olanlar dönem borcunun yüzde 30'unu ödeyecek.
-Kredi kartı limiti 20 bin TL ve üzerinde olanlar ise dönem borcunun yüzde 40'ını ödemek zorunda.
-Yeni asgari ödeme oranları için bankalara 24 aylık bir uyum süreci tanınıyor. Ancak bundan yeni verilecek kredi kartları hariç tutuluyor.
-Yönetmelik kapsamında, yapılan bir başka değişiklikle şubeler kanalıyla yapılan kart iptaline ilişkin taleplerde, bu talebin hangi tarihte alındığına dair şube yetkililerince imzalanmış bir belgenin veya doldurulan iptal talep formunun bir örneğinin kart hamiline verilmesi zorunlu tutuldu.
-Bir takvim yılı içinde kredi kartı borcunu 3 defa dönem borcunun yarısından az ödeyenin nakit çekim hakkı elinden alınacak. Bu kredi kartlarının limitleri de dönem borcunun tamamının ödenmesine kadar arttırılamayacak.

16 Aralık 2010 Perşembe

BANKALARIN KREDİ MESAJLARINDAN BUNALDIK!

Bankalar arasında yıl sonu yaklaştıkça rekabet arttı. Her biri kredi portföyünü büyütmenin derdinde. Bir taraftan kurumsal krediler bir taraftan bireysel krediler hacmini artırmak için harıl harıl çalışıyorlar. Ama arada olan tüketiciye oluyor.
Gerçi sadece yıl sonu yaklaşırken değil bütün bir yıl boyunca bankaların cep tacizlerinden mağdur olmuş durumdayız.
Dakika başı cep telefonunuza bir bankadan mesaj geliyor: "... kampanyamız var. Hemen arayın fırsatı kaçırmayın.","Yurtdışı alışverişinize 3 taksit", Yılbaşı hediyeniz 100 TL bonus her 100 liralık alışverişte bonuslarınız katlanarak artıyor. Yılbası yaz, 3280'e gönder, kampanyaya katıl" Bu böyle zincirleme gidiyor.
Bazen olmadık yerde veya başka bir yakınınızdan bir haber beklerken cep telefonunuza gelen mesajla heyecana kapılıyorsunuz. Ama nafile, gelen mesaj yine bankanızdan. Bazen de ne ilginçtir ki, hiç çalışmadığınız bankaların bile mesajları ile karşılaşabiliyorsunuz.
Müşteriyi bilgilendirme ve reklamın bir parçası olarak görülen bu mesajlar bence banka müşterilerini bıktırmış durumda. Artık bu soruna bir çare lütfen!

ENGELSİZ BANKACILIĞA STANDART GELİYOR

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) bedensel engellilere sunulan bankacılık hizmetlerinin standart hale getirilmesi konusunda kolları sıvadı. TBB'nin üye bankalara yazı göndererek bu konudaki çalışmalarını ve görüşlerini sorduğunu açıklayan Yapı Kredi Bankası Alternatif Dağıtım Kanallarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Yakup Doğan, Devlet Bakanı Ali Babacan'ın da bu çalışmaları desteklediğini söyledi. Yapı Kredi'nin alternatif dağıtım kanallarında yaptığı yenilikleri anlatmak amacıyla İstanbul'da ekonomi basını ile bir araya gelen Yakup Doğan, TBB'nin bedensel engelliler için bankacılık hizmetinin standart hale getirilmesi için bir çalışma başlattığını ve bunun 2013 yılı sonuna kadar uyumlaştırılabileceğini dile getirdi.
TBB'nin yürüttüğü çalışmaların detayı hakkında bilgi veren Doğan, şunları söyledi: "Türkiye Bankalar Birliği ve ilgili bakanlık, bu işin standart hale gelmesi için çalışmaya başladılar. Ekim ayında bütün bankalara engelli müşterilere ne gibi hizmetler sunuldu diye yazı gönderildi. Daha sonra Bankalar Birliği, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ı ziyaret etti ve konuyu görüştü. Bunun standart çalışması uzun sürer. Ayrıca çalışma yapılmasına dair kararın BDDK'ya gitmesi gerekiyor. Önümüzdeki senenin sonuna kadar süreç devam eder. Ondan sonra da uyumlaştırılması için 2 yıl gibi bir süre verilir. Bu çalışmalar sonucunda minimum standartlar mutlaka gelecektir''

3 YILDA 2 BİN ENGELLİYE ULAŞTI
Yapı Kredi olarak 3 yıldır engelsiz bankacılık projesi üzerinde çalıştıklarını anlatan Doğan, görme engelliler için kabartmayla ATM'yi fark etmelerini sağladıklarını ve kulaklık ile tüm yönlendirmelerin özel alfabeyle gerçekleştirildiğini aktardı. Her ilde bir ATM'yi görme engelli vatandaşların kullanacağı şekilde ayarladıklarını belirten Doğan, "İstanbul'da en az 10-12 noktada bu şekilde ATM kuracağız. Hedefimiz Yapı Kredi'nin 2 bin 500 noktadaki ATM'sine bedensel engellilere yönelik belli standartlar getirmek" dedi. YKB olarak 3 yılda 2 bin civarında engelli müşteriye ulaştıklarını kaydeden Doğan, "Finansal hiçbir beklentimiz yok. Biz buna sosyal sorumluluk projesi olarak bakıyoruz" diye konuştu.

İlham kaynağı 'müşterisi' oldu
Engelsiz bankacılık projesine bir müşterinin çağrı merkezini aramasıyla başladıklarına ifade eden Yakup Doğan, projeye ilham veren hikayeyi şöyle özetledi: ''Müşteri temsilcisi müşterinin ne söylemek istediğini anlayamadı. Sonradan müşterinin kartını kaybettiğini öğrendik. O zaman böyle insanların bankacılık ihtiyaçlarına cevap verebilecek hizmetlerimizin olmadığını gördük ve işitme engellilerle ilgili dernekle irtibata geçtik. İşitme engellilerin, internetten chat uygulamasının en çok sevdikleri uygulama olduğunu öğrendik. Şu anda Yapı Kredi'de internet bankacılığına girdiğiniz zaman işitme engelli butonu var. Bu işaretlendiğinde sistem işitme engelli olduğunu kaydediy

13 Aralık 2010 Pazartesi

BANKALAR, ÖDEME SIKINTISINA DÜŞEN ESNAFIN BORCUNU YAPILANDIRACAK

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) sicil affı kapsamında, kredi kartları borçlarında yeniden yapılandırmanın sözkonusu olmadığını açıkladı. 13 Aralık 2010 tarihli bazı basın yayın organlarında “Kart borçlarına af geliyor” başlığı ile haber ve değerlendirmelere yer verildiğini hatırlatan TBB, bugün bir yazılı açıklama yaparak şu hususlara dikkat çekti:
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken 6 Aralık 2010 tarihinde Türkiye Bankalar Birliği’ni (TBB) ziyaret ederek Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince ile görüşmüştür.
Görüşmede, sicil affı ve kredi kartı borçlarının yapılandırılması konular ele alınmıştır.
*Sicil affı uygulamasının daha önce de gündeme geldiği, bankaların kredi kullandırırken asıl önem verdikleri konunun, müşterilerin krediyi ödeme gücü olduğu belirtilmiştir.
*Kredi kartı borçlarını ödemeyi isteyen ancak ödeme güçlüğü içine düşmüş müşteriler için 2009 yılının ikinci yarısında bir yapılandırma gerçekleştirdiği ifade edilmiştir. Bu nedenle yeni bir düzenlemeye gerek olmadığı açıklanmıştır.
*Bireysel ve ticari nitelikli kredi kartlarına ilişkin Kasım 2010 verilerinin, kredi kartlarında sorunlu kredilerin azalmakta olduğunu gösterdiği söylenmiştir.
*Borcunu ödemeyi isteyen ancak ödeme sıkıntısı içinde olan esnaf ve sanatkarların yapılandırma taleplerinin de gönüllülük esasında değerlendirilebileceği konuşulmuştur. TESK tarafından belirlenecek ihtiyaçların TBB’ye iletilmesi durumunda, TESK ve yapılandırmaya olumlu bakan bankaların taraflarının katılacağı bir komitede konunun ele alınabileceği prensip olarak benimsenmiştir.
*TESK ve TBB arasında yapılacak çalışmalarda sadece sorunlu kredilerin değil, TESK üyelerinin kredi ihtiyaçlarına ilişkin bir değerlendirmenin yapılabileceği konuşulmuştur.

HALKBANK'DAN 0.74 FAİZLİ YENİ YIL KREDİSİ

Halkbank, Yeni Yıl Kredisi’ni hizmete sundu. Kredi, yüzde 0,74’ten başlayan aylık faiz oranı ve 60 aya varan vade seçenekleriyle dikkat çekiyor. Halkbank, piyasadaki en düşük faiz oranına sahip Yeni Yıl Kredisi’ni kullananlara ilk taksiti 2 ay erteleme fırsatı da sunuyor.
Yeni Yıl Kredisi 5 bin TL’ye kadar 24 ay vadede yüzde 0,74, 25 – 60 ay arası vadede yüzde 0,87 aylık faiz oranıyla kullandırılıyor. Kredinin aylık faiz oranı 10 bin TL için 24 ay vadede yüzde 0,83, 25 – 60 ay arası vadede yüzde 0,87 oluyor. Yeni Yıl Kredisi’ni değerlendiren Halkbank Bireysel Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Bilgehan Kuru, “Bu ürünümüzle piyasadaki en düşük faiz oranı ve en uzun vade seçeneklerini bir araya getirerek yılbaşı arifesinde müşterilerimizin ihtiyaçlarına yanıt oluşturuyoruz. Son derece avantajlı şartlara sahip Yeni Yıl Kredimizin 2011 yılını fırsata dönüştürmek isteyen müşterilerimizin bütçelerini rahatlatacağına inanıyoruz” dedi.

MB FAİZLERİ İNDİRECEK, ZORUNLU KARŞILIKLAR ARTACAK

Ekim ayında cari açık 3,68 milyar dolar gibi yine yüksek bir seviyede gerçekleşti. Geçen yılın aynı ayında 332 milyon dolarlık bir fazla oluşmuştu.
Dolayısıyla, 12 aylık açık 40,8 milyar dolara ulaşmış görünüyor. Yılsonunda 45 milyar dolarlık açık beklentimizi koruyoruz.
Cari açıktaki artışa karşın, sermaye hareketlerinde olumlu gelişmeler mevcut. Öncelikle kısa vadeli sermaye girişleri devam ediyor. Ekim ayında, hisse senedi ve bono yoluyla toplam olarak net 2,4 milyar dolarlık giriş gerçekleşmiş. 10 aylık dönemde 13,5 milyar dolarlık bir girişe işaret ediyor.
İthalat finansmanı için kullanılan kısa vadeli sermaye girişleri de Ekim ayında önemli bir artış kaydetmiş.
Bankaların sendikasyon kredilerinde hareketlenme gözlenirken, reel sektörün uzun vadeli borçlanmasında küçük de olsa net giriş gözlenmesi daha sağlıklı bir finansmana geçiş açısından memnun edici.
Ancak, kaynağı bilinmeyen döviz girişleri son iki aydır net çıkışa işaret ediyor.
Cari açık finansmanı ile ilgili ciddi bir problem gözlenmemesine karşın, sıcak para girişindeki hızlanmanın devam ederek cari açıktaki genişlemeyi kontrolden çıkarması riskine karşı Merkez Bankası’nın temkinli olduğu gözleniyor. Son yapılan açıklamalarda, politika faiz oranlarında ölçülü indirim içeren Senaryo I’e geçilebileceği ifadesi bu konuda hızlı gelişmelerin yaşanabileceğine işaret ediyor. Perşembe günü yapılacak faiz toplantısında, kısa vadeli faiz oranlarında yeni indirim, öte yandan zorunlu karşılık oranlarında yeni artış görme olasılığı yükselmiş durumda.
Banu KIVCI TOKALI (Destek Menkul Değerler AŞ. Araştırmadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı )

MEVDUATIN LÜKSÜ HİÇBİR YERDE YOK!

Mevduatta tek haneye inen faiz oranları yatırımcıları yeni arayışlara iterken, Denizbank Fon Yönetimi Grubu ve Özel Bankacılık Grubu Genel Müdür Yardımcısı Bora Böcügöz, riski sevmeyen yatırımcı için mevduatın hala cazip olduğunu düşünüyor. Mevduattaki düşük risk yüksek getiri avantajını başka ürünlerde bulmanın çok zor olduğunu dile getiren Böcügöz, hisse senetlerinde de hala önemli bir büyüme potansiyeli olduğu görüşünde.
Emtia ve tarım fonlarını da yatırım seçenekleri arasında sayan Böcügöz, mevduatın dışında alternatif ürünlerin de gelişmesinin gerektiğine işaret ederek 2011 yılında anapara koruma amaçlı fonlara ağırlık vereceklerini ve bu tip fonlardan 12 tane ihraç etmeyi planladıklarını açıkladı. AKŞAM’a hem global piyasalardaki gelişmeleri değerlendiren hem de yatırım araçlarının 2011 yılında nasıl bir seyir izleyeceğine ilişkin öngörülerini paylaşan Denizbank Fon Yönetimi Grubu ve Özel Bankacılık Grubu Genel Müdür Yardımcısı Bora Böcügöz, sorularımızı şöyle yanıtladı

-Global krizde bugün gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
2008 yılındaki krizden sonra bugün geldiğimiz noktada aslında krizden çıkıldı. Global rakamlara bakıldığı zaman tekrar büyüme trendine girildi. Çin, Hindistan, Brezilya, Türkiye, AB, Japonya, ABD bütün büyük ekonomilerde büyüme tekrar sağlandı. Ama bu büyüme biraz sorunlu bir büyüme. En önemli nedeni de bu büyüme işsizliği azaltamadı, fazla istihdam getiremedi. Özellikle gelişmiş ülkeler bu krizden çıkabilmek için çok çok büyük ölçüde ekonomilerine para akıttı ve bu belli ölçüde büyümeyi getirdi. Büyüme krizi bitti. Tekrar büyümeye dönüldü ama bundan sonrası için de bu büyümenin devam etmesine ilişkin tablo o kadar da parlak değil

DÜNYA EKONOMİSİ YAVAŞ BÜYÜYECEK
-Büyümenin sürdürülebilirliğine ilişkin endişelerinizin gerekçesi neler?
Çünkü bu büyüme dünyada kamu kaynaklarıyla sağlandı. Özellikle gelişmiş ülkelerde özel sektör ve tüketiciler buna eşlik edemedi. Bundan sonrası için kamunun bu desteği bu düzeyde vermesi artık çok mümkün değil. Bir kısmının bu desteği verecek gücü yok. Kamu borcunu çok yükseltmek istemiyorlar. Büyümeyi desteklemenin bir yolu da faizler. Faizi gevşek tutmak ve para politikaları. Ama faizler daha ne kadar düşecek? ABD'de sıfır, Avrupa'da 1, Japonya'da 0.50. Dolayısıyla zaten faizler yerlerde sürünüyor. Eğer büyümeye destek olduysa oldu şimdiye kadar bundan daha fazlası mümkün değil. Öyle baktığınız zaman; yine geriye kalan en önemli seçenek ABD'nin yaptığı gibi merkez bankalarını kullanmak yani para basmak gözüküyor. Özetle; dünya ekonomisi büyümeye devam edecek ama bu yavaş olacak. Ve istihdam yaratmakta çok zorlanacak. Devletlerin pek bütçe teşviği verme şansı da yok. Herkes bunun farkında. İkincisi özellikle gelişmiş ülkeler halkı tüketmekten çekinecek. Onun yerine biraz borçlarını azaltacak.

UZUN VADEDE ENFLASYON RİSKİ VAR
-FED'in piyasaya para pompalaması piyasaları nasıl etkileyecek?
FED piyasalara para pompalayınca tahvil ve varlık fiyatları yükselecek. Bütün merkez bankaları tahvilleri alıp para verecek. Bu da orta ve uzun vadede enflasyonu tetiklemeye başlayacak. Böyle bir risk var. Ekonomik ve finansal aktivite ve piyasaya verilen likiditenin bir kısmı gelişmekte olan ülkelere (Çin'e, Hindistan'a vs) kaymaya devam edecek.

YENİ TREND ‘CIVETS’ OLACAK
-Türkiye bu akımdan ne kadar pay alır?
Türkiye finansal anlamda çok şeffaf bir ülke. Orta Vadeli Planı, uyguladığı mali politikalar, bankacılık sisteminin güçlü ve sağlıklı yapısıyla Türkiye bu alanlarda çekici bir ülke konumunda. Sadece ekonomik ve finansal aktivite değil merkez bankalarının piyasalara enjekte ettiği likiditeden de gelişmekte olan ülkelere kaynak gidecek. Bu ülkeler kendi içinde gruplandırılmaya da başlandı. Örneğin CIVETS. Çok bilinen BRIC vardı. CIVETS de Kolombiya, Endonezya, Vietnam, Mısır, Türkiye, Güney Afrika'dan oluşuyor. Türkiye'ye yabancı ilgisi önümüzdeki dönemde devam edecek. En basitinden investment grade olma (ülke notunun yükselmesi) konusu var. Dünyada büyük fonlar, emeklilik fonları, sigorta fonlarının yasayla belirlenmiş kriterleri var. Bunların birçoğu investment grade (yatırım yapılabilir not derecesi) olmayan bir ülkeye yatırım yapamıyor. Türkiye investment grade olduğu takdirde potansiyel yatırımcıların sayısı artacak.

-Sıcak para girişine karşı önlem alınması gerektiğini savunanlar var. Sizin görüşünüz nedir?
Şüphesiz bu konunun üzerinde ciddiyetle durulmalı. Sıcak paranın kontrolsüz bir şekilde gelmesinin "döviz kuru", "cari açık" gibi hassas dengeler üzerindeki etkilerin akıllı bir şekilde yönetilmesine ihtiyaç var. Ama aynı zamanda bu hassas bir konu. Sonuç olarak Türkiye'nin büyümek için dış kaynağa ihtiyacı var. Alınabilecek önlemlerin sağlıklı dış kaynak girişini teşvik etmeye devam etmesi gerekiyor. En az işe yarayan en kısa vadeli fonlardan başlayarak onları teşvik etmemek gibi caydırıcı önlemler alınabilir. Fonların ülkede kalma süresiyle ilgili kısıtlama getiren ülkeler de var. Serbest piyasa demek piyasaların kontrolsüz bırakılması anlamına gelmiyor zaten.

Gelecek yıl 10 milyar dolar doğrudan yatırım gelebilir
-Türkiye ekonomisi bu yıl yakaladığı büyüme ivmesini sürdürebilecek mi?
Yapısal göstergeler iyi. Büyüme potansiyeli de yüksek. Büyümemiz bir miktar iç talebe dayalı bir hale geldi. İhracata dayalı bir büyüme değil. Bu yılı yüzde 7 civarında bir büyüme ile kapatacağız. Sanayi üretimi artıyor. Tabii bunun en büyük faktörü ciddi bir sermaye akışı var. 2010 ocak-ağustos ayında Türkiye'ye 39 milyar dolar girdi. Bunun sadece 4 milyar doları doğrunda yatırım. Geri kalanı portföy yatırımı. Gelecek yıl 10 milyar doların üzerinde doğrudan yatırım gelebilir. Bankacılık sektörü şu anda büyümenin itici güçlerinden biri olmuş durumda. Finansal gücü gösteren tüm göstergeler iyi durumda. Örneğin sermaye yeterlilik rasyosu Türkiye'de yüzde 19 ken Avrupa ortalaması yüzde 10'larda. Sermaye yeterliliğinin yüksek olması büyüme kapasitesini artırıyor. Bankalar daha çok kredi verebiliyor, daha çok şube açabiliyor. Sermayesiz ve karsız bunlar yapılamaz. 2009 sonu rakamlarıyla Türkiye'de toplanan mevduatın sadece 76 lirasını krediye dönüştürmüşüz. Avrupa'da ise 100 lira toplanan mevduata karşın 120 lira kredi vermişler. Likidite ve fonlama tabanı açısından baktığımız zaman Avrupa'da likidite çok daha kırılgan, Türkiye'de ise daha rahat. Alınan riskleri gösteren kaldıraç oranları da aynı şekilde. Avrupa'da aktifin sermayeye oranı yüzde 23 iken, bizde sadece sermayenin 7 katı aktif var. Dolayısıyla aktifi iki katı büyütsek bile hala gidecek çok yer var.

Piyasalar koalisyon istemez
-Türkiye ne zaman investment grade (yatırım yapılabilir) notu alabilir?
Seçim sonrasında Türkiye'nin investment grade notu alması bekleniyor. Tabi bütçe gerçekleşmelerine de bakacaklar. Investment grade olayı önemli bir adım olacak. Çünkü bu şekilde bir takım yeni yatırımcılar Türkiye'ye yatırım yapma iznini almış olacak.

-Genel seçimler piyasaları nasıl etkiler?
Piyasaların istemeyeceği yegane şey karar almanın zor olacağı bir koalisyon olur. Koalisyon dışında kim kazanırsa kazansın tek parti iktidarı olduğunda piyasaların buna olumsuz bir tepki vereceğini zannetmiyorum

2011 ikinci yarıda faizde 2 puanlık artış bekleniyor
-2011 yılında faizler nasıl bir seyir izler?
Faizler muhtemelen 2011 ortasına kadar yatay seyredecek, ikinci yarıda MB faizleri bir miktar yükselecek. Belki yurtdışı faizleri daha uzun süre düşük tutarsa bizde de faizler yükselmeyebilir veya beklenenden daha az yükselir.. Şimdi ikinci yarıda 200 baz puanlık bir artış bekleniyor ama belki bunun altında bile kalabilir. Enflasyon giderek (uzun vadede) bunun sonucunda sorun olmaya başlayacak. Tüketim devam ediyor, faizler düşük, yabancı yatırım geliyor. Bunların hepsi enflasyon çağrışımı yaptırıyor ama buna da yapacak pek fazla bir şey yok. Faizi yükselterek bununla mücadele etmeye çalışmak Türkiye için kötülük bile olabilir. Dünyada enflasyon sorun olmadığı müddetçe Türkiye'de de olmayacak gibi duruyor. Artı bu yıldan önümüzdeki yılı olumlu etkileyebilecek bir baz etkisi var. Gıda fiyatları beklentilerin üzerinde arttı. Ancak daha orta-uzun vadede enflasyon önemli bir sorun olacak.

Çin, Hindistan tükettikçe emtia fiyatları artacak
-Gelecek yıl emtia piyasalarına ilişkin beklentileriniz neler?
Çin'in büyümesi, Hindistan'ın büyümesi daha çok commodity (emtia piyasaları) tüketmesi anlamına gelecek. Mesela bazı yurtdışı analistler 2011 yılı bakır yılı olacak diyorlar. Bakır fiyatları hem yapısal nedenlerden dolayı hem de Çin'in fazla tüketiminden dolayı yükselebilir.

-Dolar kurundaki hareketlilik devam eder mi?
Eder. Euro / Dolarda beklentimiz iki para biriminin de kendi içinde ciddi problemleri olmasından ötürü geniş bir bant içinde dalgalı bir seyir. Gelişmelere göre dönem dönem biri öne geçecek, bir dönem diğeri. Euro-dolar paritesi 1.25 ile 1.40 arasında dalgalanabilir. Tersine belki iki para birimi de nispeten zayıf kalabilir. Bu aşamada biraz daha euronun güçlenmesi ihtimal dahilinde. Ama bu tahmin edilmesi en zor şeylerden biri

Denizbank 2011 yılında 12 tane fon ihraç edecek
-Denizbank olarak 2011'de hangi fonlara ağırlık vereceksiniz?
Yatırımcılara alternatif ürünler sunarken riski de kontrol altında tutan "anapara koruma amaçlı" fonlara ağırlık vereceğiz. Ocak ayında bir commodity fonu çıkaracağız. Bu tip fonlardan 2011'de toplam 12 tane ihraç yapmayı planlıyoruz. Emtia Fonu, BRIC endeksi belki daha sonra CIVETS olacak. Fonlarımız duruma göre yüzde 90 ile yüzde 100 arasında anapara korumalı olacak. Ayrıca dövizin yükselişine ya da düşüşüne oynayan fonlar ve aynı şekilde IMKB'nin yükseliş ve düşüşüne göre yüksek getiri verecek fonlarımız olacak. 2010 yılı içinde bu kapsamda örneğin tarım ürünlerine endeksli fonlar çıkardık. Oldukça önemli getiriler sağladı. 2011 de de fiyatların artması bekleniyor. Çünkü dünyada global ısınmadan ve diğer yapısal nedenlerden dolayı dolayı tarım üretimi baskı altında ve talep de giderek artıyor.

Döviz mevduatında aylık getiri yüksek
-Özel bankacılık müşterileri nereye yatırım yapıyor?
Türkiye'de her zaman tasarrufların önemli bir kısmı mevduatta kalıyor. Bunun çok basit bir nedeni var. Genellikle en kısa vadeye oldukça iyi bir getiri veriyor. Mevduattaki düşük risk yüksek getiri avantajını başka ürünlerde bulmak çok zor. Uzun vadeli trendleri görmekte zorlanan ya da beklentilerin yanlış çıkması riskini almak istemeyen yatırımcılar da tasarruflarının önemli bir kısmını mevduatta tutuyor. Bugün döviz faizleri dünyada yüzde 0.25- 1 civarındayken Türkiye'de 2.60-2.80 ler sözkonusu. TL'de de öyle. MB'nin faizi yüzde 7 iken mevduat faizleri yüzde 8-9 larda. Özellikle döviz tarafında bir ay gibi vadede çok iyi bir getiri var.

Hisse senetlerinde büyüme potansiyeli var, fon da cazip
-Yatırımcılara önerileriniz neler?
Türkiye'de beklenenin üzerindeki büyüme rakamları bütçe gelirlerini olumlu etkiledi. Dolayısıyla Hazine'nin borçlanma ihtiyacı da giderek azalacak gibi görünüyor. Böylece bono faizleri üzerinde bir baskı oluşmayacak. Bütün bunların sonucunda TL güçlü seyredecek. Ama MB üzerinde ihracat ve cari açık kaynaklı yoğun bir baskı var. TL'nin çok fazla güçlenmesi halinde de MB döviz alımlarını artıracak. Yurtdışı çalkantılar olduğunda TL bir miktar değer kaybedecek sonra tekrar kademeli olarak değer kazanacak diyebiliriz. Bu dönemde ben risk almak istemiyorum diyenler için aylık mevduat hem düşük riskli hem yüksek getirili. İnsanlar yine ağırlıklı mevduatta kalmaya devam edecek. Hisse senetleri yükseldi ama ülkenin büyümesine paralel hisse senetlerinde hala önemli bir büyüme potansiyeli var. Commodity ve tarım fonları iyi bir yatırım olabilir. Eurobondlar ise cazip değil.

Çocuklarla birlikte her aktivite keyif veriyor
-İşin dışında neler yapmaktan keyif alırsınız?
İyi bir yelken meraklısıyım, basketbol oynamak ve izlemekten (özellikle oğlumun oynadığı maçlar sözkonusu olduğunda) de çok keyif alırım. Cuma akşamları sinemada güzel bir film izlemek, cumartesi akşamları dostlarımızla birlikte keyifli bir akşam yemeği programı yapmak, Pazar günleri aile arasında yapılan mangal keyfi ve tabii ki çocuklarımızla birlikte yaptığımız her aktiviteden büyük keyif alıyorum
Ayfer ARSLAN-AKŞAM

12 Aralık 2010 Pazar

CEPTEN ÖDEMEYİ İLK HANGİ BANKA BAŞLATTI?

NFC yani yakın alan iletişimi olarak Türkçeye çevrilen teknolojiye ilişkin geçen hafta yurtdışında iki bankanın lansmanı vardı. NFC elektronik cihazlar arasındaki iletişimi sağlayan bir teknoloji.
Garanti Bankası ve Bank Asya bu teknolojiyi cep telefonuna taşıyarak dünyada bir ilki gerçekleştirdiğini iddia ediyor. Bu teknoloji ile cep telefonları birer kredi kartı, ödeme aracı haline geldi. Cep telefonunuzu PayPass logosu olan POS'lara dokundurmanız yeterli. Anında ödeme gerçekleşiyor.
Bu konuda her iki banka arasında ise tatlı bir rekabet yaşanıyor. Her iki banka da kendi uygulamasının dünyada bir ilk olduğunu savunuyor. Garanti Bankası Avea işbirliği ile bu teknolojiyi hayata geçirdi. Garanti'nin uygulamasında Avea bayilerinden satın alacağınız sim kartı cep telefonunuza yerleştirdiğiniz anda cebiniz cüzdanınız haline geliyor. Telefon numaranızı veya cep telefonlarınızı değiştirmeden bu teknolojiden yararlanabiliyorsunuz.
Bank Asya da benzeri işbirliğini geçtiğimiz haftalarda Turkcell ile yaptı. Ancak Bank Asya'nın bu işbirliği şimdilik sadece KGS kullanımına açık. Kredi kartı uygulamasına ilişkin Turkcell, Yapı Kredi Bankası ile işbirliği halinde. Henüz bu işbirliği hayata geçmedi, hazırlıklar sürüyor. Bu yüzden Garanti Bankası, Bank Asya'nın uygulamasının KGS köprü geçişi ile sınırlı kaldığını ileri sürerek onların uygulamasını temassız ödemeden saymıyor.
Ancak Bank Asya'nın dikkatlerden kaçan (Garanti'nin dikkatinden kaçan) bir başka işbirliği daha var. Çinli Watchdata ile işbirliği yapan Bank Asya NFC uyumlu mikro SD (hafıza kartı) kartlar aracılığıyla temassız kart teknolojisini cep telefonlarına taşıdı. İlk lansmanı İstanbul'da yapan banka, ikincisini ise Paris'de Cartes Fuarı'nda gerçekleştirdi. Bu uygulamada da cep telefonlarınızı veya numaranızı değiştirmeye gerek kalmadan cepten ödeme yapmak mümkün. Sadece telefonunuzun mikro sd kart girişinin olması gerekiyor. Piyasadaki çoğu telefonda bu kart girişinin olduğu belirtiliyor. Ancak iphone'u olanlar her iki uygulamadan da yararlanamıyor. Çünkü arka kapak açılmadığı için kart girişleri yok. Söylenenlere göre Apple yeni üreteceği iphone'larda bu teknolojiyi de dikkate alacakmış...
Neyse, işin özeti: Garanti Bankası, Avea ile işbirliği yaparak temassız kart teknolojisini sim karta, Bank Asya ise mikro sd karta yükledi. Her ikisi de dünyada bir ilke imza attı.

LEASİNGDE VERGİ TEŞVİĞİ YENİDEN GÜNDEME GELİYOR

Yaklaşık üç yıl önce finansal kiralama işlemlerinde (leasing) kaldırılan vergi avantajında hükümet geri adım atmaya hazırlanıyor. Maliye Bakanlığı'nın katma değer vergisi oranlarına ilişkin 2007 Aralık ayında yaptığı düzenleme ile finansal kiralama sektöründe yüzde 1'lik KDV teşviği ortadan kalkmış ve leasinge konu olan malların KDV'si yüzde 18'e çıkarılmıştı. Ancak bu düzenlemeden sonra işleri bıçak gibi kesilen leasing şirketleri hükümet nezdinde çeşitli görüşmeler yaparak vergi avantajının yeniden sağlanması talebinde bulundu. Cartes Fuarı'nın ardından sorularımızı yanıtlayan Bank Asya Genel Müdürü Cemil Özdemir de hükümetin vergi teşviğine ilişkin yeniden çalışma yaptığına ilişkin bilgileri doğruladı. Leasing'de vergi avantajının kaldırılmasının katılım bankalarını da olumsuz yönde etkilediğine işaret eden Özdemir, 'Hükümet üzerinde çalışıyor. Tekrar konuyu değerlendirecekler' mesajını verdi.

2011'de % 20 büyüyeceğiz
BANK ASYA Genel Müdürü Özdemir, bankaların yönünü KOBİ'lere çevirdiğini belirterek, 'Bu alanda Çoban Yıldızı projesini başlattık. Yeni ürünlerle o segmenti geliştirmeye çalışıyoruz. Sektör olarak büyümeyi KOBİ'lere yönelik yapmaya çalışıyoruz. Küçük ve orta ölçekli firmalara yönelmiş bulunuyoruz' dedi. 2011'de Bank Asya'nın yüzde 20 büyüme beklediğini de belirten Özdemir, 20 yeni şube açarak 200 şubeye ulaşacaklarını kaydetti.

Faizsiz bono için önemli bir aktif
Bank Asya Genel Müdürü Cemil Özdemir, gelecek yıl bankacılık sektöründe kar marjlarının daralacağına işaret ederek şunları söyledi: 'Bankalar mevcut kaynaklarının dışında başka kaynaklar aramaya başladı. Tahvil ihraçları gündeme gelecek. Fakat bizim böyle bir şey yapma imkanımız yok ancak sukuk ihracı yapabiliyoruz. Orada da hükümet eğer leasing işlemlerini tekrar yapılabilir hale getirebilirse leasing kredileri artar. Onları da bizim sukuka çevirebilme imkanımız doğacak. Şu anda en büyük problem o. Çünkü aktifte sukuk ihraç edecek bir değerimiz yok. Leasing katılım bankaları için önemli bir aktif. Çünkü uzun vadeli alacağı siz menkul kıymete çevirmiş olacaksınız. O da sukuk oluyor. Katılım bankaları leasing kredisi verebiliyor. Önceden vergi avantajı olduğu için cazipti ve aktiflerimizde önemli bir yer tutuyordu. '
Ayfer ARSLAN