ABD Merkez Bankası FED'in kendi ekonomisini toparlamak için 600 milyar dolarlık tahvil alımı yoluyla parasal genişlemeye gideceğini duyurması ve zayıf dolar politikası kur savaşlarını tetikledi. Son olarak Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın 'FED'in karşılıksız para basarak yeni programlar uygulamasıkabul edilemez. Biz buna daha fazla 'evet' diyemeyiz' açıklaması gözleri bir anda Türkiye'ye çevirdi. Uzmanlar 'ABD ile Çin, Rusya ve Almanya gibi ülkeleri karşı karşıya getiren 'kur savaşları'na Türkiye'de dahil oldu' yorumunu yapıyorlar.
Kur savaşlarının başlangıcı küresel krizin patlak verdiği 2008-2009 dönemine kadar uzanıyor. FED'in kriz döneminde 1.8 trilyon dolarlık varlık alımı gerçekleştirmesi (yani piyasaya para sürmesi) doların hızla değer kaybına yol açtı. Bu durum ise tüm dünyanın tepkisini çekti.
SICAK PARA HIZLANDI
Çünkü dolardaki değer kaybı bir taraftan hammadde fiyatlarını yükseltirken, bir taraftan da Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere sıcak para girişi hızlandı. En önemlisi ise dolara karşı para birimleri değerlenen Çin, Almanya ve Türkiye gibi ülkeler dış pazarlardaki rekabet gücünü yitirdi.
Kavgada en dertlisi Çin
Akademisyenlere göre değerli para birimi ile Türkiye gibi ülkelerin rekabet şansı düşük. Dünyanın en büyük ihracatçısı olan Çin bu konuda isyan bayrağını çeken ülkelerin başında geliyor. ABD Çin'e sürekli 'paranın değerini yükselt' diye baskı yaparken, Çin dünyadaki dengesizliklerin Çin para biriminin değerinin yükseltilmesiyle çözülemeyeceğini savunuyor.
Erdoğan'ın para basma isyanı
FED'İN zayıf dolar politikası nedeniyle Türkiye bir tarafta ihracatta zorlanırken, ucuzlayan ithalat nedeniyle de yerli üretime balta vurulmuş oluyor. Bu da istihdam sorununun çözümünü yavaşlatıyor. Başbakan Erdoğan da 'FED'in para basması adil değil. Bunu daha fazla kabul edemeyiz' şeklinde önceki günkü çıkışıyla aslında Türkiye ekonomisinde oluşabilecek olası risklere örtülü bir şekilde dikkat çekmiş oldu.
KUR KONUSU POLİTİZE EDİLMESİN
ABD'NİN gerilen G-20 zirvesini yumuşatma çabaları sonuçsuz kaldı. Zirve, ABD ile Çin arasında bir atışma alanına dönüştü. ABD, tek başına kaldığı G-20 zirvesinde ülkeler arasında birliği yeniden sağlamaya çalışıyor. Çinli bir yetkili, küresel talebin sadece gelişen ülkeler tarafından canlandırılmasını beklemenin gerçekçi olmadığını vurguladı. Çin Ticaret Bakanlığı'ndan bir yetkili ise, kur konusunun politize edilmemesi gerektiğini kaydetti. Aynı yetkili, 'ABD kendi hastalığı için başkasını ilaç almaya zorlamamalı' diye konuştu. Diğer yandan, ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner, ABD'nin doları bilinçli olarak zayıflatma politikası gütmediğini belirtti.
Tüm dünya iflas riskiyle karşı karşıya
BREZİLYA Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, gelişmiş ülkelerin iç tüketimlerini artırması gerektiğni belirterek, aksi durumda tüm dünyanın iflasa doğru gittiğini söyledi. Güney Kore'de düzenlenen G20 Liderler Zirvesi'ne katılan Lula da Silva, gelişmiş ülkelerin'de gelişmekte olan ülkeler gibi iç talebi artırması gerektiğine dikkat çekerek, söz konusu ülkelerin yalnızca ihracata güvenmelerinin tüm dünyayı iflasa sürüklediğini vurguladı.
Türkiye'yi de vuruyor
* Ata Yatırım Baş Ekonomisti Nurhan Toğuç: FED para basıp, insanları tüketime motive ederek, faizleri sıfıra düşürerek krizi önlemeye çalışıyor. Buradaki amaç; para harcansın, harcanan para üretime gitsin ve istihdam artsın. Bunu yaparken ABD kendi para biriminin değerini zayıflatarak ithalatı engellemeye çalıştı. Bu durum diğer ülkelerin dış ticaretlerine zarar veriyor. Bu ortamda Türkiye gibi ülkelerin ihracat yapması zor. O yüzden de kur savaşları yaşanıyor. Doların bu kadar düşük değerli olması henüz zengin olmayan Çin gibi gelişmekte olan ekonomilere çok ağır hasar veriyor. Onların büyümeleri ihracata dayalı. ABD bunu biraz siyasi boyuta aldı. Çin'e sürekli 'paranın değerini yükselt' diye baskı yapıyor. Çin'e göre ise ABD'nin 'tasarrufu' öğrenmesi gerekiyor.' Böylece ülkeler arasında kur savaşları başlıyor. Türkiye bundan ne yazık ki, olumsuz etkileniyor. Sıcak para Türkiye ekonomisine orta vadede zarar verecektir.
BU POLİTİKA İTHALATI AZDIRIR İŞSİZLİK VE DIŞ AÇIĞI KÖRÜKLER
* Eurofund Consulting Yönetici Ortağı Kaan Sarıaydın: ABD para bastıkça bunun kurlar üzerinde etkisi oluyor. TL güçleniyor, ihracata zarar veriyor. İkinci etkisi; ABD'de piyasaya sürülen likidite bir yerlere kanalize olacak. Bu para da faizi yüksek olan ülkelere akıyor. En son Başbakan'ın açıklamasıyla Türkiye de kur savaşlarında cepheye katılmış oldu. G-20 toplantısı ve buradan çıkacak sonuçlar çok önemli. Çinliler çok rahatsız. Uzlaşma sağlanamazsa dış açığımız daha da büyüyecek. TL ne kadar güçlenirse yurtdışından ithal etmek daha avantajlı olacak. İstihdam olumsuz etkilenecek. Orta vadede böyle giderse ülkeler kendi para birimleriyle ticaret yapacak. Zaten şu an Türkiye Çin ve İran ile TL ile ticarete başladı bile.
Tek çözüm; düşük faize devam etmek
*Destek Menkul Değerler Baş Ekonomisti Banu Kıvcı Tokalı: TL'deki aşırı değerlenme nedeniyle kur rejiminde bir değişiklik beklemiyorum. Burada Merkez Bankası'nın ek önlem uygulayacak bir enstrümanı yok. Sonuçta önümüzde bir seçim dönemi de var. Vergisel önlemler yerine Merkez Bankası düşük faiz politikasına devam ederek piyasa oyuncularına para politikasını güçlü tuttuğunu gösterebilir.
Her ülke kendi bacağından asılacak
*Turkish Bank Yönetim Kurulu Danışmanı Tuğrul BELLİ: ABD para bastıkça para daha iyi durumda olan gelişmekte olan ülkelere gidiyor. Bu da TL'yi aşırı değerli hale getiriyor. Burada önlem olarak kısa vadeli sermaye hareketlerine vergi şeklinde kısıtlama getirilebilir. G20'den küresel dengesizlikleri kur hareketlerini ortak bir şekilde önleme konusunda anlaşma çıkmazsa, genel beklenti çıkmayacağı yönünde her ülke kendi bacağından asılacak.
Ayfer ARSLAN
12 Kasım 2010 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder