18 Ekim 2010 Pazartesi

ÜRETMEDEN TÜKETMEYE DEVAM EDERSEK KONUT KREDİ KRİZİ KAPIDA

ABD Merkez Bankası FED'in kendi ekonomisini toparlamak için parasal genişlemeye gideceğine ilişkin sinyaller ve zayıf dolar politikası dünya ekonomisini yeni bir kaosa sürüklüyor. FED'in kasım ayında 1 trilyon doların üzerinde bono alımı yapacağına ilişkin beklenti gelişmekte olan piyasalara sıcak para akışını hızlandırırken, dolar TL kuru hızla aşağı iniyor.
Değerli TL ve düşük faiz ise ithalata dayalı büyümeyi kamçılarken, bu büyümenin ne kadar sürdürülebilir olduğu ise son dönemin tartışma konusu. Ata Yatırım Baş Ekonomisti Nurhan Toğuç, Türkiye'nin yeni bir büyüme modeli oluşturması ve ithal ettiği ürünleri içerde üretecek yabancı sermayeyi çekmesi gerektiğini savundu.
Global piyasalardaki son gelişmeleri ve Türkiye ekonomisine etkilerini değerlendiren Toğuç şu uyarıda bulundu: "Şu anda tüketimimizin çoğu bir Avrupalıya istihdam sağlıyor. Faiz oranları çok düşük olmasaydı insanlar bu kadar rahat kredi kullanıp alışveriş yapamazdı. Eğer faizler bu kadar daha düşük devam eder, Türkiye hızla büyür, büyüyen hızda yabancı malı kullanmaya devam eder ve istihdam yaratamazsa; Avrupa'da yaşanan konut kredi krizine yol açan bir noktaya doğru gideriz."
Ata Yatırım Başekonomisti Nurhan Toğuç, sorularımızı şöyle yanıtladı:

-Son dönemde Türkiye'ye yoğun bir yabancı ilgisi gözleniyor. Sizce Türkiye ekonomisinde her şey yolunda mı?
Türkiye'nin Çin ile birlikte diğer gelişmekte olan ülkeleri geride bırakan bir büyüme trendi var. Bu çok ilgi çekiyor. En büyük avantajı da Türkiye iç taleple büyüyor. Enflasyon tek hanelerde, büyüme çift hanelerde. Hane halkı diğer gelişmekte olan Avrupa ülkeleri ile karşılaştırdığımız zaman çok borçlu değil. Bankacılık sektöründe toksik varlıklar yok. Genç bir nüfusumuz var. Türkiye'nin hem şu anda hem gelecekte büyüme potansiyeli yüksek. İhracat dursa bile Türkiye'nin kendi başına büyüme potansiyeli yüksek. Türkiye'nin en önemli sorunu cari açık ve finansmanı önemli. Hem ara malı hem hammade hem yarımamul madde hem de makine teçhizat olarak çok fazla ithal malı kullanıyoruz. Son zamanlarda tüketim malları ithalatında da yüzde 30'luk artış var. Bu da Türkiye'yi bölgeye pazar haline getiriyor.

AVRUPALIYA İSTİHDAM SAĞLIYORUZ
-İthalata dayalı büyüme modeli ne kadar sürdürülebilir?
Hiç sürdürülebilir değil. Çünkü şu anda tüketimimizin çoğu bir Avrupalıya istihdam sağlıyor. Faiz oranları çok düşük olmasaydı insanlar bu kadar rahat kredi kullanıp alışveriş yapamazdı. Bu ne demektir? Eğer faizler bu kadar daha düşük devam eder, Türkiye hızla büyür, büyüyen hızda yabancı malı kullanmaya devam eder ve istihdam yaratamazsa; Avrupa'da şu anda yaşanan konut kredi krizine yol açan bir noktaya doğru gittiğini gösterir. Borçluluk yapısındaki olumlu senaryo değişir, daha borçlu bir toplum haline gelir ki o da elbette daha riskli bir ülke demektir. Üstelik de cari açığınız varsa ve sıcak para girişleriyle finanse ediyorsanız bu sizi dışarıdaki dalgalanmalara daha kırılgan hale getirir.

ÇİN MODELİ ÖRNEK OLABİLİR
-Peki hükümetin nasıl bir büyüme stratejisi uygulaması gerekiyor?
Bu olumlu görünümün devam ettirilebilmesi cari açığın özellikle kapatılmasına, büyümenin istihdam yaratabilmesine ve faizlerin çok çok uzun bir süre bu kadar düşük seviyede kalmamasına bağlı. O yüzden daha düşük oranlı ama sürdürülebilir bir büyüme konusunda Türkiye'nin yeni bir büyüme modeli oluşturması gerekiyor.Türkiye'nin ithal ettiği ürünleri içerde üretecek sanayiyi çekmesi gerekiyor. Oysa şimdiye kadar bankacılık sektörüne sigorta sektörüne yabancı ilgisi vardı. Bunlar Türkiye'ye kalıcı olarak döviz getiren sektörler değil. Çin'e bakıyorsunuz; çok akıllıca yabancı yatırımcı çekiyor. Kendilerine bilmediği konuları öğretecek, teknolojik inovasyonları olan yabancı sermaye gruplarını çağırıyor. Yatırımcıya vergi avantajları, ucuz maliyet, ucuz işçilik sağlıyor. İşte sürdürülebilir büyüme bu şekilde sağlanabilir.

Kur savaşları Türkiye
ekonomisini yaralıyor

-Kur savaşları ve FED'in genişlemeci para politikaları Türkiye ekonomisini nasıl etkiler?
FED para basıp, insanları tüketime motive ederek, faizleri sıfıra düşürerek krizi önlemeye çalışıyor. Buradaki amaç; para harcansın, harcanan para üretime gitsin ve istihdam artsın. Bunu yaparken ABD kendi para biriminin değerini zayıflatarak ithalatı engellemeye çalıştı. Ama bunu yaparken diğer ülkelerin dış ticaretlerine zarar veriyor. Doları düşük tuttuğunuz zaman diğer para birimleri otomatikman değerli kalıyor. Değerli para birimi ile Türkiye gibi ülkelerin bir şey satması çok zor. O yüzden de kur savaşları dediğimiz bugünlerde güncel olan artık bütün ülkeleri isyan noktasına getiren bir süreç yaşanıyor. Burada Çin'in en aktif olarak hareket ettiğini görüyoruz. Çünkü en büyük baskı Çin üzerinde. Dünyanın en büyük ihracatçısı Çin, ardından Almanya geliyor. Doların bu kadar düşük değerli olması henüz zengin olmayan Çin gibi gelişmekte olan ekonomilere çok ağır hasar veriyor. Onların büyümeleri ihracata dayalı. İç taleple büyümüyor. ABD bunu biraz siyasi boyuta aldı. Çin'e sürekli 'paranın değerini yükselt' diye baskı yapıyor. Çin ise sürekli reddediyor. Ve diyor ki: Dünyadaki dengesizliker Çin para biriminin değerinin yükseltilmesiyle çözülmez. ABD'nin tasarruf yapmayı öğrenmesi gerekiyor.' Böylece ülkeler arasında kur savaşları başlıyor. Türkiye bundan ne yazık ki, olumsuz etkileniyor.

Sıcak paraya sınırlama

-Zayıf doların ihracata verdiği zararı önlemek için MB neler yapabilir?
Merkez Bankası'nın yasalarla çerçevelenmiş bir görev alanı var.Onun ötesinde yapabileceklerini yapıyor zaten. Döviz ihalelerindeki miktarı artırıyor. Belki Brezilya gibi sıcak para girişine vergi konulabilir. O da Türkiye gibi cari açığı sıcak para ile fonlayan ülkeler için tehlikeli. Sıcak paranın tümü çıkmaya karar verirse olumlu olmaz. Ama sıcak paranın yoğun olarak girdiği dönemlerde üç yıl, beş yıl içerde kalma zorunluluğu getirilebilir.

-Faizlerin düşürülmesi çözüm olur mu?
Faizler daha da düşürülse sıcak para için caydırı olur ama sadece bonoya giren sıcak parayı etkiler. Borsaya daha fazla akım olur. Dolar düştükçe borsanın daha iyi gitmesi beklenir.


FED'in kasım toplantısı
piyasalara yön verecek

-Yıl sonu dolar, borsa ve faiz beklentileriniz nedir?

FED'in kasım ayında yapacağı toplantıyı bekliyoruz. Orada tekrar niteliksel bir faiz indirimine gidip gitmeyeceği, piyasaları ne kadar fonlayacağı önemli. Eğer böyle bir karar çıkmazsa piyasalara satış gelir. O süreçte doların yavaş yavaş değerlenmeye başladığını görebiliriz. Ama FED piyasalara daha fazla para verecekse, 1 trilyon doların üzerinde bono alımları yapacaksa; dolar daha da değer kaybetmeye devam eder. FED ikinci bir parasal genişlemeye giderse borsa yukarı yönlü hareketine devam eder. Bu durumda dolar TL kuru daha aşağı seviyelere gelir. Bonolarda MB bir kez daha faiz indirmek zorunda kalabilir. O zaman bono faizleri de yüzde 7'lere gerileyebilir. Eğer FED sürpriz yapıp piyasaların beklentilerinin aksine karar alırsa borsa bu seviyelere düşme trendine girer. Düzeltme yaşanır. Ardından dolar kuru hızlı bir şekilde 1.55-1.60 aralığına hareket eder. Bu ABD ekonomisinin toparlandığına dair bir sinyal olarak algılanır. Bono faizleri de yüzde 9 seviyelere gelir.

Cari açık 35 milyar $'ı geçer

-Yıl sonunda büyüme, enflasyon ve cari açık ne olur?
Büyüme yüzde 7-7.5 aralığında olur. Enflasyonu yüzde 7-7.3 aralığında bekliyoruz. Cari açığı 35 milyar dolar olarak düşünüyorduk ama bu kadar hızlı büyümeye devam ederse 35 milyar doların üzerini geçebilir.

Kasım ayından önce
hisse yatırımı riskli

-Bu süreçte tasarrufçulara önerileriniz neler?
Altında en üst seviyelere gelindiğini düşünüyorum. O nedenle kesinlikle altında yatırımı önermiyorum. Gelecek yılın ikinci yarısından itibaren faizlerde yükseliş bekliyoruz. Borsanın da çok yüksek olduğunu düşünüyorum. Eğer FED kasım ayında dünyadan gelen baskılar nedeniyle piyasalardan 1 trilyon dolarlık bono almazsa borsalarda satış gelebilir. O kararı görmek lazım. Kasım ayından önce borsaya girmek çok riskli. Nakitte kalıp borsaya girmek için uygun ortamı beklemek bence en iyisi. Diğer para birimlerine yatırımı ise tavsiye etmiyorum.
Ayfer ARSLAN-AKŞAM

Hiç yorum yok: