13 Aralık 2010 Pazartesi

MEVDUATIN LÜKSÜ HİÇBİR YERDE YOK!

Mevduatta tek haneye inen faiz oranları yatırımcıları yeni arayışlara iterken, Denizbank Fon Yönetimi Grubu ve Özel Bankacılık Grubu Genel Müdür Yardımcısı Bora Böcügöz, riski sevmeyen yatırımcı için mevduatın hala cazip olduğunu düşünüyor. Mevduattaki düşük risk yüksek getiri avantajını başka ürünlerde bulmanın çok zor olduğunu dile getiren Böcügöz, hisse senetlerinde de hala önemli bir büyüme potansiyeli olduğu görüşünde.
Emtia ve tarım fonlarını da yatırım seçenekleri arasında sayan Böcügöz, mevduatın dışında alternatif ürünlerin de gelişmesinin gerektiğine işaret ederek 2011 yılında anapara koruma amaçlı fonlara ağırlık vereceklerini ve bu tip fonlardan 12 tane ihraç etmeyi planladıklarını açıkladı. AKŞAM’a hem global piyasalardaki gelişmeleri değerlendiren hem de yatırım araçlarının 2011 yılında nasıl bir seyir izleyeceğine ilişkin öngörülerini paylaşan Denizbank Fon Yönetimi Grubu ve Özel Bankacılık Grubu Genel Müdür Yardımcısı Bora Böcügöz, sorularımızı şöyle yanıtladı

-Global krizde bugün gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
2008 yılındaki krizden sonra bugün geldiğimiz noktada aslında krizden çıkıldı. Global rakamlara bakıldığı zaman tekrar büyüme trendine girildi. Çin, Hindistan, Brezilya, Türkiye, AB, Japonya, ABD bütün büyük ekonomilerde büyüme tekrar sağlandı. Ama bu büyüme biraz sorunlu bir büyüme. En önemli nedeni de bu büyüme işsizliği azaltamadı, fazla istihdam getiremedi. Özellikle gelişmiş ülkeler bu krizden çıkabilmek için çok çok büyük ölçüde ekonomilerine para akıttı ve bu belli ölçüde büyümeyi getirdi. Büyüme krizi bitti. Tekrar büyümeye dönüldü ama bundan sonrası için de bu büyümenin devam etmesine ilişkin tablo o kadar da parlak değil

DÜNYA EKONOMİSİ YAVAŞ BÜYÜYECEK
-Büyümenin sürdürülebilirliğine ilişkin endişelerinizin gerekçesi neler?
Çünkü bu büyüme dünyada kamu kaynaklarıyla sağlandı. Özellikle gelişmiş ülkelerde özel sektör ve tüketiciler buna eşlik edemedi. Bundan sonrası için kamunun bu desteği bu düzeyde vermesi artık çok mümkün değil. Bir kısmının bu desteği verecek gücü yok. Kamu borcunu çok yükseltmek istemiyorlar. Büyümeyi desteklemenin bir yolu da faizler. Faizi gevşek tutmak ve para politikaları. Ama faizler daha ne kadar düşecek? ABD'de sıfır, Avrupa'da 1, Japonya'da 0.50. Dolayısıyla zaten faizler yerlerde sürünüyor. Eğer büyümeye destek olduysa oldu şimdiye kadar bundan daha fazlası mümkün değil. Öyle baktığınız zaman; yine geriye kalan en önemli seçenek ABD'nin yaptığı gibi merkez bankalarını kullanmak yani para basmak gözüküyor. Özetle; dünya ekonomisi büyümeye devam edecek ama bu yavaş olacak. Ve istihdam yaratmakta çok zorlanacak. Devletlerin pek bütçe teşviği verme şansı da yok. Herkes bunun farkında. İkincisi özellikle gelişmiş ülkeler halkı tüketmekten çekinecek. Onun yerine biraz borçlarını azaltacak.

UZUN VADEDE ENFLASYON RİSKİ VAR
-FED'in piyasaya para pompalaması piyasaları nasıl etkileyecek?
FED piyasalara para pompalayınca tahvil ve varlık fiyatları yükselecek. Bütün merkez bankaları tahvilleri alıp para verecek. Bu da orta ve uzun vadede enflasyonu tetiklemeye başlayacak. Böyle bir risk var. Ekonomik ve finansal aktivite ve piyasaya verilen likiditenin bir kısmı gelişmekte olan ülkelere (Çin'e, Hindistan'a vs) kaymaya devam edecek.

YENİ TREND ‘CIVETS’ OLACAK
-Türkiye bu akımdan ne kadar pay alır?
Türkiye finansal anlamda çok şeffaf bir ülke. Orta Vadeli Planı, uyguladığı mali politikalar, bankacılık sisteminin güçlü ve sağlıklı yapısıyla Türkiye bu alanlarda çekici bir ülke konumunda. Sadece ekonomik ve finansal aktivite değil merkez bankalarının piyasalara enjekte ettiği likiditeden de gelişmekte olan ülkelere kaynak gidecek. Bu ülkeler kendi içinde gruplandırılmaya da başlandı. Örneğin CIVETS. Çok bilinen BRIC vardı. CIVETS de Kolombiya, Endonezya, Vietnam, Mısır, Türkiye, Güney Afrika'dan oluşuyor. Türkiye'ye yabancı ilgisi önümüzdeki dönemde devam edecek. En basitinden investment grade olma (ülke notunun yükselmesi) konusu var. Dünyada büyük fonlar, emeklilik fonları, sigorta fonlarının yasayla belirlenmiş kriterleri var. Bunların birçoğu investment grade (yatırım yapılabilir not derecesi) olmayan bir ülkeye yatırım yapamıyor. Türkiye investment grade olduğu takdirde potansiyel yatırımcıların sayısı artacak.

-Sıcak para girişine karşı önlem alınması gerektiğini savunanlar var. Sizin görüşünüz nedir?
Şüphesiz bu konunun üzerinde ciddiyetle durulmalı. Sıcak paranın kontrolsüz bir şekilde gelmesinin "döviz kuru", "cari açık" gibi hassas dengeler üzerindeki etkilerin akıllı bir şekilde yönetilmesine ihtiyaç var. Ama aynı zamanda bu hassas bir konu. Sonuç olarak Türkiye'nin büyümek için dış kaynağa ihtiyacı var. Alınabilecek önlemlerin sağlıklı dış kaynak girişini teşvik etmeye devam etmesi gerekiyor. En az işe yarayan en kısa vadeli fonlardan başlayarak onları teşvik etmemek gibi caydırıcı önlemler alınabilir. Fonların ülkede kalma süresiyle ilgili kısıtlama getiren ülkeler de var. Serbest piyasa demek piyasaların kontrolsüz bırakılması anlamına gelmiyor zaten.

Gelecek yıl 10 milyar dolar doğrudan yatırım gelebilir
-Türkiye ekonomisi bu yıl yakaladığı büyüme ivmesini sürdürebilecek mi?
Yapısal göstergeler iyi. Büyüme potansiyeli de yüksek. Büyümemiz bir miktar iç talebe dayalı bir hale geldi. İhracata dayalı bir büyüme değil. Bu yılı yüzde 7 civarında bir büyüme ile kapatacağız. Sanayi üretimi artıyor. Tabii bunun en büyük faktörü ciddi bir sermaye akışı var. 2010 ocak-ağustos ayında Türkiye'ye 39 milyar dolar girdi. Bunun sadece 4 milyar doları doğrunda yatırım. Geri kalanı portföy yatırımı. Gelecek yıl 10 milyar doların üzerinde doğrudan yatırım gelebilir. Bankacılık sektörü şu anda büyümenin itici güçlerinden biri olmuş durumda. Finansal gücü gösteren tüm göstergeler iyi durumda. Örneğin sermaye yeterlilik rasyosu Türkiye'de yüzde 19 ken Avrupa ortalaması yüzde 10'larda. Sermaye yeterliliğinin yüksek olması büyüme kapasitesini artırıyor. Bankalar daha çok kredi verebiliyor, daha çok şube açabiliyor. Sermayesiz ve karsız bunlar yapılamaz. 2009 sonu rakamlarıyla Türkiye'de toplanan mevduatın sadece 76 lirasını krediye dönüştürmüşüz. Avrupa'da ise 100 lira toplanan mevduata karşın 120 lira kredi vermişler. Likidite ve fonlama tabanı açısından baktığımız zaman Avrupa'da likidite çok daha kırılgan, Türkiye'de ise daha rahat. Alınan riskleri gösteren kaldıraç oranları da aynı şekilde. Avrupa'da aktifin sermayeye oranı yüzde 23 iken, bizde sadece sermayenin 7 katı aktif var. Dolayısıyla aktifi iki katı büyütsek bile hala gidecek çok yer var.

Piyasalar koalisyon istemez
-Türkiye ne zaman investment grade (yatırım yapılabilir) notu alabilir?
Seçim sonrasında Türkiye'nin investment grade notu alması bekleniyor. Tabi bütçe gerçekleşmelerine de bakacaklar. Investment grade olayı önemli bir adım olacak. Çünkü bu şekilde bir takım yeni yatırımcılar Türkiye'ye yatırım yapma iznini almış olacak.

-Genel seçimler piyasaları nasıl etkiler?
Piyasaların istemeyeceği yegane şey karar almanın zor olacağı bir koalisyon olur. Koalisyon dışında kim kazanırsa kazansın tek parti iktidarı olduğunda piyasaların buna olumsuz bir tepki vereceğini zannetmiyorum

2011 ikinci yarıda faizde 2 puanlık artış bekleniyor
-2011 yılında faizler nasıl bir seyir izler?
Faizler muhtemelen 2011 ortasına kadar yatay seyredecek, ikinci yarıda MB faizleri bir miktar yükselecek. Belki yurtdışı faizleri daha uzun süre düşük tutarsa bizde de faizler yükselmeyebilir veya beklenenden daha az yükselir.. Şimdi ikinci yarıda 200 baz puanlık bir artış bekleniyor ama belki bunun altında bile kalabilir. Enflasyon giderek (uzun vadede) bunun sonucunda sorun olmaya başlayacak. Tüketim devam ediyor, faizler düşük, yabancı yatırım geliyor. Bunların hepsi enflasyon çağrışımı yaptırıyor ama buna da yapacak pek fazla bir şey yok. Faizi yükselterek bununla mücadele etmeye çalışmak Türkiye için kötülük bile olabilir. Dünyada enflasyon sorun olmadığı müddetçe Türkiye'de de olmayacak gibi duruyor. Artı bu yıldan önümüzdeki yılı olumlu etkileyebilecek bir baz etkisi var. Gıda fiyatları beklentilerin üzerinde arttı. Ancak daha orta-uzun vadede enflasyon önemli bir sorun olacak.

Çin, Hindistan tükettikçe emtia fiyatları artacak
-Gelecek yıl emtia piyasalarına ilişkin beklentileriniz neler?
Çin'in büyümesi, Hindistan'ın büyümesi daha çok commodity (emtia piyasaları) tüketmesi anlamına gelecek. Mesela bazı yurtdışı analistler 2011 yılı bakır yılı olacak diyorlar. Bakır fiyatları hem yapısal nedenlerden dolayı hem de Çin'in fazla tüketiminden dolayı yükselebilir.

-Dolar kurundaki hareketlilik devam eder mi?
Eder. Euro / Dolarda beklentimiz iki para biriminin de kendi içinde ciddi problemleri olmasından ötürü geniş bir bant içinde dalgalı bir seyir. Gelişmelere göre dönem dönem biri öne geçecek, bir dönem diğeri. Euro-dolar paritesi 1.25 ile 1.40 arasında dalgalanabilir. Tersine belki iki para birimi de nispeten zayıf kalabilir. Bu aşamada biraz daha euronun güçlenmesi ihtimal dahilinde. Ama bu tahmin edilmesi en zor şeylerden biri

Denizbank 2011 yılında 12 tane fon ihraç edecek
-Denizbank olarak 2011'de hangi fonlara ağırlık vereceksiniz?
Yatırımcılara alternatif ürünler sunarken riski de kontrol altında tutan "anapara koruma amaçlı" fonlara ağırlık vereceğiz. Ocak ayında bir commodity fonu çıkaracağız. Bu tip fonlardan 2011'de toplam 12 tane ihraç yapmayı planlıyoruz. Emtia Fonu, BRIC endeksi belki daha sonra CIVETS olacak. Fonlarımız duruma göre yüzde 90 ile yüzde 100 arasında anapara korumalı olacak. Ayrıca dövizin yükselişine ya da düşüşüne oynayan fonlar ve aynı şekilde IMKB'nin yükseliş ve düşüşüne göre yüksek getiri verecek fonlarımız olacak. 2010 yılı içinde bu kapsamda örneğin tarım ürünlerine endeksli fonlar çıkardık. Oldukça önemli getiriler sağladı. 2011 de de fiyatların artması bekleniyor. Çünkü dünyada global ısınmadan ve diğer yapısal nedenlerden dolayı dolayı tarım üretimi baskı altında ve talep de giderek artıyor.

Döviz mevduatında aylık getiri yüksek
-Özel bankacılık müşterileri nereye yatırım yapıyor?
Türkiye'de her zaman tasarrufların önemli bir kısmı mevduatta kalıyor. Bunun çok basit bir nedeni var. Genellikle en kısa vadeye oldukça iyi bir getiri veriyor. Mevduattaki düşük risk yüksek getiri avantajını başka ürünlerde bulmak çok zor. Uzun vadeli trendleri görmekte zorlanan ya da beklentilerin yanlış çıkması riskini almak istemeyen yatırımcılar da tasarruflarının önemli bir kısmını mevduatta tutuyor. Bugün döviz faizleri dünyada yüzde 0.25- 1 civarındayken Türkiye'de 2.60-2.80 ler sözkonusu. TL'de de öyle. MB'nin faizi yüzde 7 iken mevduat faizleri yüzde 8-9 larda. Özellikle döviz tarafında bir ay gibi vadede çok iyi bir getiri var.

Hisse senetlerinde büyüme potansiyeli var, fon da cazip
-Yatırımcılara önerileriniz neler?
Türkiye'de beklenenin üzerindeki büyüme rakamları bütçe gelirlerini olumlu etkiledi. Dolayısıyla Hazine'nin borçlanma ihtiyacı da giderek azalacak gibi görünüyor. Böylece bono faizleri üzerinde bir baskı oluşmayacak. Bütün bunların sonucunda TL güçlü seyredecek. Ama MB üzerinde ihracat ve cari açık kaynaklı yoğun bir baskı var. TL'nin çok fazla güçlenmesi halinde de MB döviz alımlarını artıracak. Yurtdışı çalkantılar olduğunda TL bir miktar değer kaybedecek sonra tekrar kademeli olarak değer kazanacak diyebiliriz. Bu dönemde ben risk almak istemiyorum diyenler için aylık mevduat hem düşük riskli hem yüksek getirili. İnsanlar yine ağırlıklı mevduatta kalmaya devam edecek. Hisse senetleri yükseldi ama ülkenin büyümesine paralel hisse senetlerinde hala önemli bir büyüme potansiyeli var. Commodity ve tarım fonları iyi bir yatırım olabilir. Eurobondlar ise cazip değil.

Çocuklarla birlikte her aktivite keyif veriyor
-İşin dışında neler yapmaktan keyif alırsınız?
İyi bir yelken meraklısıyım, basketbol oynamak ve izlemekten (özellikle oğlumun oynadığı maçlar sözkonusu olduğunda) de çok keyif alırım. Cuma akşamları sinemada güzel bir film izlemek, cumartesi akşamları dostlarımızla birlikte keyifli bir akşam yemeği programı yapmak, Pazar günleri aile arasında yapılan mangal keyfi ve tabii ki çocuklarımızla birlikte yaptığımız her aktiviteden büyük keyif alıyorum
Ayfer ARSLAN-AKŞAM

Hiç yorum yok: