4 Ocak 2010 Pazartesi

TÜRKİYE EKONOMİSİ YÜZDE 4.5 BÜYÜYECEK

Hükümet ekonominin bu yıl yüzde 3.5 oranında büyümesini hedeflerken, Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve TEB Genel Müdürü Varol Civil ise daha iyimser. Büyüme hızının 2010'da yüzde 4-4.5 oranında gerçekleşmesini bekleyen Civil'e göre, Türkiye ABD ve Avrupa ülkelerinden daha şanslı konumda. Komşularla olan açılımı büyümeyi tetikleyecek en önemli faktörler arasında gören Civil, "Komşularla olan açılımın ekonomik sonuçları da olacak. Suriye, Irak, Ortadoğu, Körfez ve Kuzey Afrika bizim için çok uygun pazarlar" dedi. TEB Genel Müdürü Varol Civil, sorularımızı şöyle yanıtladı.
-Kriz sürecini nasıl yönettiniz?
Türkiye olarak daha şanslı gittik. Türkiye ekonomisinin genel durumuna bakarsak kamu borcunun milli gelire oranı Mactrich kriterlerinin altında. Merkez Bankası'nda 100 milyar dolara yakın şahısların ve kurumların döviz tevdiatı var. Hane halkının borcunun milli gelire oranı yüzde 10. Avrupa'da yüzde 40-50, ABD'de yüzde 100'ler civarında. Kağıt üzerinde şirketlerimiz borçlu görünürdü ama zamanla ödeme güçlerinin olduğu görüldü. Dolayısıyla hazırlıklı girdik. Sektör olarak krizi hafif hasarla atlattık. Karlarımıza olumsuz olarak yansımadı. Bilakis banka karları 2009 yılında iyi çıktı. Ama bu karlar rutin bankacılık karları değil. Daha çok hazine bonosu ve hazine işlemlerinden kaynaklanan karlardır.
BNP TÜRKİYE'DEN MEMNUN, BÜYÜYECEK
-Türk bankalarının krizi daha az hasarla atlatması yabancı ortağınızı memnun etti mi? Genel olarak memnun olduklarını biliyoruz. Nitekim bizim ortağımız olan BNP'nin de Türkiye'de büyüme planları var. Uyumlu bir birliktelik var. Doğru ortak seçmişiz diye düşünüyorum. İki ortağın da bankanın performansından memnun olduğunu düşünüyorum. -2010'da bankacılık sektöründe ne gibi gelişmeler bekliyorsunuz? 2010'da nominal karlar düşecek. Daha çok bankacılık ürünlerinden kazanılmış bir kar göreceğiz. Kredilerde rekabet artacak. Problemli kredi yükselişinde bir stabilize olabilir. Tabii bu ülkedeki milli gelir genel büyüme oranının gidişatı ile ilgili. Büyüme gecikirse problemli kredilerde artış devam edebilir. Kilit konu büyüme. Ama bireysel kredilere baktığımızda özellikle problemli kredi oranının azaldığını görüyoruz.
-Kredilerde yoğunlaşacak rekabetin getireceği riskler var mı?
Rekabetin çok sert olacağı bir yıl olacak. Burada tabii rekabetin dozunu iyi ayarlamamız gerekiyor. Büyümek için sonradan bedeli ödenebilecek aşırı riskler almamak gerekiyor. Yani risk politikalarında dikkatli gitmek lazım. Çünkü Batı'da gördük ki, daha fazla kar etmek için alınan aşırı riskler sonra geriye bedel olarak geriye dönüyor. Dolayısıyla düzgün, adil, iyi niyetli bir tablo içerisinde rekabet olması lazım. Sektör 2010 yılında rekabet açısından önemli bir sınav verecek diye düşünüyorum.
GENCİZ, KOMŞU İLİŞKİLERİ İYİ

-Büyüme oranına ilişkin sizin beklentiniz nedir? Resmi olarak açıklanan büyüme hedefi yüzde 3.5. Büyüme şu anda öngörülenden daha yukarılara çıkarsa, daha yüksek faiz, daha yüksek bir enflasyon bekleyebiliriz. Ama öbür tarafta reel sektörde canlanma, talepte bir canlanma, dolayısıyla problemli kredilerde bir azalış ve daha az işsizlik. Eğer büyüme beklentilerin de altında gelirse bu sefer faiz ve enflasyonda nispeten düşük seviyeler görürüz. Fakat işsizlikte bir azalma olmaz ve problemli kredilerde artış görebiliriz. Dolayısıyla iki farklı senaryodan bahsediyoruz. Ben daha iyimserim. Şahsi beklentim; büyümenin öngörülenden bir miktar daha yukarıda olacağı. Yüzde 4-4.5 civarında bir büyüme bekliyorum.
-Neden daha iyimsersiniz?
Türkiye'nin büyümesini sağlayacak yan faktörler var. Mesela komşularla olan açılımın ekonomik sonuçları da olacak. Suriye, Irak, Ortadoğu, Körfez ve Kuzey Afrika bizim için çok uygun pazarlar. Avrupa'da olan talep daralmasının olumsuz etkilerini tamamen gidermez ama aynı zamanda bir kısmını absorve edebilir. Bir de Türkiye'nin kendi iç tüketim talebi var. Canlı ve genç tüketici potansiyeli olan bir ekonomi. İç talebin canlanacağını öngörüyorum. Sonuçta insanlar ihtiyaçlarını sürekli erteleyemez. Buna dayanırken gerekçem şu; esasında 2009'da Türkiye'de hane halkının reel geliri çok azalmadı. İnsanların döviz tevdiat hesabında parası varsa TL'ye karşı döviz değer kazandı. Oradan dolayı gelirlerini korudu. Mevduatta ise zaten her zaman faizini aldı. Hisse senedinde para kazandı. Hazine bonosu olanlar zaten bir sermaye kazancı elde etti. Gayrimenkul fiyatları çok fazla düşmedi. Dolayısıyla gayrimenkulde olanlar da servetlerini korudu. Kaybedenler aşırı borcu olanlar ve işsiz kalanlar. Bütün bunlara bakınca iç tüketimin 2010'da canlanacağını öngörüyorum.

Tüketiciyi eksik bilgilendiriyoruz

-Yüzde 0'lı kredi faizinin maliyeti yüzde 2'yi buluyor. Burada tüketici aldatılmıyor mu?
Tüketicinin bilinçli olması lazım. Tüketici bankadan ürünü kullanırken dikkatli seçmeli, iyi okumalı. Bankalar olarak da bizim görevimiz tüketici bilinçlendirmemiz ve bilgilendirmemiz lazım. Ben bu konuda zaman zaman eksiklikler olduğunu görüyorum.Sektörün bu konuda mesafe alması lazım. Ürün hakkında ve ürünün riskleri hakkında tüketiciyi bilgilendirmemiz gerekiyor. Tüketicinin de bu bilgilendirmeye göre hareket etmesi lazım. Çünkü sektörde zaten yeterince rekabet var. Pek çok bankadan istediği ürünü bulabilir. Artık gerisi tüketicinin tercihi.

En sağlam yatırım mevduat

-Yatırımcılar parasını nereye yatırsın?
Mevduat faizleri tek haneye indi. Sağlam yatırımcı açısından pek cazibesi kalmadı. Bu bağlamda sizin önerileriniz Mevduat en sağlam yatırım aracı bence. Ama benim müşterilere tavsiyem böyle ürünlerin getirilerinin birbirine çok yakın olduğu zamanlarda portföy yönetim danışmanlığı almaları. Eskiden böyle bir danışmanlığa gerek yoktu. Faizler zaten çok yüksekti. Nereye yatırsanız para kazanıyordunuz. Ama bononun, mevduatın, diğer yatırım araçlarının getirilerinin birbirine çok yakın olduğu yerde profesyonel bir yardım almanın doğru olduğunu düşünüyorum.
Krediler yüzde 10-15 artar
-Kredi hacminde ne kadarlık artış öngörüyorsunuz?

Kredi talebinde yeterli bir iştah olduğunu henüz söyleyemeyiz.Yatırımlara yönelik bir talepte bir canlanma görmüyorum. Özellikle bireysel tarafta ihtiyaç kredilerinde, konut kredilerinde canlanma görüyoruz. Ama yeterli değil. Özellikle iyi firmalarda zaten nakitleri yeterince bol, yeterince de satış yoksa dolayısıyla kredi talepleri yok. 2010 yılında da sektörle birlikte benim de genel beklentim yüzde 10 ile yüzde 15 arasında bir büyüme olacağı yönünde.

Artçı sarsıntılar görebiliriz

-2010 yılında dünya krizi aşar mı?
2010'da krizin hemen biteceğini söylemek çok kolay değil. 2011 ve 2012 yılında da risklerin devam edeceğini düşünüyorum. Ama dünyada genel olarak bir çöküş ihtimalinin azaldığını söyleyebiliriz. Ama farklı riskler yaşayacağız. Krizler hiçbir zaman bitmez. Riskleri iyi tahmin edip onları iyi yönetmeliyiz. Her ülkenin çıkış süreçleri farklı olacak. Yunanistan gibi farklı ülkelerde farklı artçı sarsıntılar görebiliriz. Özellikle önümüzdeki dönem Avrupa'da borç yönetimi çok önemli olacak. Yükselen bütçe açıkları işsizlik ve bu bütçe açıklarını fonlamak için tahvil piyasalarında farklı dalgalanmalar görebiliriz. Türkiye nispeten daha şanslı görünüyor.
Çevre ülkelerde fırsat doğabilir

-Türk bankaları için yakın coğrafyada fırsatlar doğabilir mi?
Doğabilir tabii. Türk bankaları bölgenin bölgesel gücü olabilir. Böyle zamanlarda çeşitli fırsatlar çıkabilir ve Türk bankalarının da bunu değerlendirme ihtimalini yüksek görüyorum. Hatta şu anda bazı bankaların Romanya, Ukrayna'da bankaları var. Çevre ülkelerde fırsatlar olacaktır.
-Dövize ve faize ilişkin beklentileriniz?
Orada bir rakam veremem ama bir trend verebilirim. Ekonomideki büyüme beklentisi tahminlerin üzerinde pozitif olursa faizleri ve enflasyonu daha yukarılarda görebiliriz. Faiz, enflasyon ve kuru daha yukarıda görebiliriz. Ama ekonomideki büyüme beklentisi öngörülenin altında gerçekleşirse faizi ve enflasyonu daha düşük, hatta kuru da daha düşük bir patikada görebiliriz. Benim tercihim; biraz enflasyon ve faiz yükselme pahasına ekonominin öngörülenden daha fazla büyümesi hepimizin hayrına.

Ayfer ARSLAN-AKŞAM

Hiç yorum yok: