3 Ocak 2010 Pazar

MEVDUAT FAİZİNDEKİ DÜŞÜŞ DURACAK, TL GÜÇLÜ KALACAK

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD) Başkanı Gür Çağdaş, gelecek yıl sonunda Merkez Bankası gecelik faizlerinin yüzde 8.5'lara geleceğini öngörüyor. Çağdaş, MB faizlerine paralel mevduat faiz oranlarında da yükseliş bekliyor.
-Kriz Türkiye'de yatırım alışkanlıklarını nasıl etkiledi?
Küresel krizin henüz Türkiye'de yatırım alışkanlıklarını belirgin bir şekilde etkilediğini düşünmüyorum. Yerli yatırımcı yine ağırlıklı olarak birikimlerini TL ve döviz cinsi mevduatlar, hazine bonusu, yatırım fonları, altın ve sınırlı bir oranda türev ürünlerde değerlendirdi. Ancak, 2009 yılının bu konuda nihai tespitin yapılabilmesi için kesinlikle uygun bir yıl olmadığı görüşüne de sahibim. Yerli yatırımcılar yaklaşık 30 senedir çok yüksek enflasyon ve faiz ortamında yatırımlarına yön vermeye alıştılar. Yaşayan neslin gördüğü en derin global finansal kriz yaşandı ve buna rağmen önceki krizlerin aksine, bu nokta çok önemli, faizler çok hızlı bir şekilde ve sürekli olarak düştü. Dolayısıyla yatırımcıların şu an gözlemledikleri tarihi düşük seviyelerdeki enflasyon ve faiz rakamlarının geçici mi, kalıcı mı olacağı konusunda karar vermeleri belli bir zaman alacaktır ve bu son derece doğaldır diye düşünüyorum. Zaman içinde bu düşük reel ve nominal faiz seviyelerinin korunacağı görüşü yerleştikçe işte o zaman yerli yatırımcının yatırım alışkanlıklarında radikal ve kalıcı değişikliler görmeye başlayacağız. Sabit getirili yatırım araçlarından değişken getirili ve profesyonel yardım gerektiren yatırım araçlarına kayış olacak.
500 MİLYAR DOLARLIK YATIRIM

-Düşük faiz ortamında hangi yatırım araçları öne çıktı? Yerli yatırımcının halen yaklaşık 500 milyar dolarlık bir yatırım portföyü bulunuyor. Bu rakamın yaklaşık 200 milyar dolarlık bölümü TL cinsi mevduat, 100 milyar dolarlık bölümü yabancı para cinsi mevduat, 100 milyar dolarlık bölümü altın, 50 milyar dolarlık bölümü hazine bonusu ve devlet tahvili, 20 milyar dolarlık yatırım fonu ile 6 milyar dolarlık emeklilik fonu ve 20 milyar dolarlık hisse senedi.
-Yatırım enstrümanlarında 2010 yılına ilişkin beklentileriniz? Anapara garantili ve anapara korumalı fonlara talebin artacağına inanıyorum. Sabit getirili yatırımda ısrarcı olan yatırımcıların ise aktif yönetilen tahvil ve bono fonlarına yönelmesini ve ortalama mevduat vadesinde belirgin artış yaşanmasını bekliyorum. Hisse senedi ve A Tipi yatırım fonlarına talep artacak. Başta altın olmak üzere değerli madenlere ilginin artmasını ve bu yönde yatırım yapan yatırım fonlarına talebin 2009 yılında olduğu gibi yüksek oranlarda artmaya devam edeceğini düşünüyorum. Döviz yatırımında ısrar eden yatırımcıların ise opsiyonlu mevduat, Alternatifli Döviz Mevduatı (DCD) ve türev ürünlere yönelmesi yerinde olacak.
YABANCI SERMAYE GİRİŞİ ARTACAK

-Küresel kriz sonrası global ekonomiye ilişkin öngörüleriniz?

ABD tarafında toparlanmanın devam etmesi ancak enflasyon tehdidi algılanmaması sebebiyle faiz arttırımlarının en erken yılın son çeyreğinde başlamasını bekliyorum. AB tarafında ise toparlanmanın daha fazla vakit alacağı dolayısıyla faiz arttırma ihtimalinin ABD'ye göre daha düşük olduğu görülüyor. Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin ise başta BRIC ülkeleri olmak üzere daha belirgin büyümeye sahne olacakları tahmin ediliyor. Hammadde fiyatlarındaki artışın sınırlı olacağı, 2010 yılı için ciddi bir global enflasyon tehdidi olmadığı, işsizlik rakamlarının en erken 2010 yılı son çeyreğinde toparlanması, gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye girişinin 2010 yılında da devam etmesi bekleniyor. Ayrıca hisse senedi piyasalarının, sabit getirili enstrümanlardan daha iyi performans göstermesi ve gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin kuvvetli kalması da diğer beklentilerimiz arasında. Özetle 2010 yılının küresel krizin yaralarının sarılmaya devam edeceği bir yıl olacağı görüşündeyim.

İşsizlik, 2010 ikinci yarıda düzelir
-2010 yılında nasıl bir Türkiye ekonomisi bekliyorsunuz? Türkiye'ye gelirsek; 2010 yılı beklentilerimizi makro ekonomik gelişmeler ve piyasalar üzerindeki etkileri olarak iki ana başlık altında toplamak yerinde olacak. Makro ekonomik gelişmeler ile başlayalım: *Büyüme:IMF ile anlaşmış bir Türkiye'nin yüzde 4-4,5'luk, anlaşmadan yoluna devam etmesi durumuda ise yüzde 3-3,5'luk bir büyüme sergilemesini bekliyoruz.
*Enflasyon: Yılsonu itibari ile TÜFE'nin yaklaşık yüzde 6-7'lik bir artış göstermesini bekliyoruz.
*Bütçe Performansı:
Orta Vadeli Program'da belirtilen hedeflerin biraz üzerinde bir bütçe açığı ile yılın tamamlanacağı görüşündeyiz. Ana gerekçe ise 2011 yılı genel seçimleri.
*İç Borç Çevirme Oranı:
IMF ile en geç yılın ilk çeyreğinde anlaşılması durumunda yaklaşık yüzde 100, anlaşmadan yola devam edilmesi durumunda ise yaklaşık yüzde 110 civarında bir iç borç çevirme oranı bekliyoruz.
*Cari Açık:
Ekonomik toparlanmaya paralel olarak bir miktar artış bekliyoruz. Yıl sonu tahminimiz ise yaklaşık 20-25 milyar dolar.
*Merkez Bankası ve Para Politikası:
Merkez Bankası'nın faiz arttırım sürecine en erken yılın ikinci yarısında başlayacağı ve yıl sonunda politika faizinin yüzde 8,5'da bulunacağı görüşündeyiz.
*İşsizlik:
İşsizlik tarafında belirgin düzelmenin ancak yılın ikinci yarısında başlayabileceği görüşündeyiz hatta 2011 yılına kalması da bizi şaşırtmayacak.
*Dış Ticaret Dengesi:
Orta Vadeli Program hedeflerine yakın ithalatın yaklaşık 150 milyar dolar ve ihracatın yaklaşık 110 milyar dolar olarak sonuçlanmasını bekliyoruz.

Hisse senetleri ucuz cazibesini koruyacak

-Piyasalara ilişkin beklentileriniz?

*Faiz:
Reel ve nominal faizlerin 2009'daki en düşük seviyelerinin altına gerilemeyeceğini düşünüyoruz. Ancak buna rağmen yükseliş de oldukça sınırlı kalacaktır, Merkez Bankası politika faizi kadar bir yükseliş bekliyoruz. Mevduat faizlerindeki düşüşün de duracağı görüşündeyiz. Merkez Bankası politika faizine paralel olarak yükseliş bekliyoruz.
*Döviz:
TL'nin güçlü kalmasını bekliyoruz. 2009 yılında TL'nin en az değer kazanan gelişmekte olan ülke para birimlerinden biri olması ve döviz sepetinin halen tarihi yüksek seviyelerine yakın olmasının da bu görüşümüzü desteklediğini düşünüyoruz.
*Borsa: İMKB tarafında ise yükseliş potansiyeli olduğuna inanıyoruz ancak elbette en önemli belirleyici etken olası bir IMF anlaşmasıdır. Her koşulda; ekonomik büyüme, tarihi düşük faiz seviyeleri, global piyasalarda yeniden artan risk iştahı sebebiyle ve en önemlisi diğer gelişmekte olan ülkelere göre oldukça ucuz gördüğümüz İMKB'nin cazip olduğu görüşündeyiz. Seviye tahmini ancak IMF ile yürütülen görüşmelerin sonucuna göre şekillenecektir ancak önceki tarihi yüksek seviyelerinin üzerinde bir hedef belirlemek yanlış olmayacak.
Ayfer ARSLAN-AKŞAM

Hiç yorum yok: