Dünyanın üç büyük uluslararası rating kuruluşundan birisi olan Fitch Ratings Türkiye Genel Müdürü Dr.Botan Berker, Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektörüne övgüler yağdırdı. Yabancı bankaların en çok kar ettiği ülkelerin başında Türkiye'nin geldiğini belirten Berker, bazı yabancı bankalar Türkiye'den çıksa da sektörün bundan zarar görmeyeceğini vurgulayarak, "Biri gider, biri gelir. O kadar dert değil. Ayrıca tamamı gitse ne fark eder? Türk bankacılık sistemi gayet iyi durumda. Türk bankaları yurtdışında büyüyebilir. Şu anda likidite sıkıntısı olan Avrupa'daki bankalardan almak için iyi bir zaman bence" görüşünü dile getirdi.
Yurtdışı yatırım konusunda Balkanları adres gösteren Berker, "Yunanistan Romanya'da oldukça önemli bankalara yatırım yaptı. Şimdi Yunan ekonomisi sıkıntıda olduğu için birtakım yatırımlarını geri çağırabilir. Türkiye Balkanlar'daki boşluğu doldurabilir" dedi.
Finans sektörünün yanısıra enerji, turizm ve tarım sektöründe de Türkiye'yi bekleyen önemli fırsatlar olduğunu dile getiren Berker, "Potansiyel çok muhteşem. İş ki, biraz politik stabilite sağlansın" diyerek politik risklere de dikkat çekti.
Kredi notlarıyla hem uluslararası hem yerli yatırımcılara bir anlamda rehberlik eden Fitch Ratings Türkiye Genel Müdürü Dr. Botan Berker ile hem Türkiye ekonomisi ve bankaları bekleyen fırsatları, riskleri, hem de kredi derecelendirme sürecinin nasıl işlediğini ve yeni bir not artırımı için Türkiye'nin yerine getirmesi gereken ev ödevlerini konuştuk.
TÜRKİYE, KRİZDE İYİ SINAV VERDİ
-Türkiye ekonomisi ve bankacılık sistemi sizce krizde nasıl bir sınav verdi?
Bizim bakış açımızla Türkiye iyi bir sınav verdi. Kriz önemli bir test senaryosuydu. Bütün dünyanın aynı anda karşılaştığı bir stres testiydi. Türkiye finans sistemi 2001 yılında benzer bir krizden geçtiği ve aldığı dersleri doğru uyguladığı için başarılı çıktı.Tabii burada finans kesimi ile reel ekonomiyi birbirinden ayırmamız gerekiyor. Baktığımızda milli gelir rakamlarına oradaki ekonomik küçülme oldukça çarpıcı. İşsizlik kayıpları ortada. Reel kesimin bu derece küçülmesinin en önemli nedeni de aslında piyasadaki ekonomik ajanların beklentiler nedeniyle kendi harcamalarını aniden kesmiş olmalarıdır. Bunun içinde hem tüketici kesim, hem yatırımcı kesimi var. Yatırımcılar 2008 sonunda Lehman'ın batışından itibaren dünyanın çok büyük bir krize gittiği beklentisiyle planlarını erteledi. Bireyler ev, araba alma planlarını erteledi. Herkes 'önümüzü görelim de ondan sonra ne yapacaksak yapalım' dediği için bu değerde büyük bir küçülme ile karşılaştık. Gerçekten finansal kesim de bazı ülkelerin almış olduğu darbeyi alsaydı bu defa reel kesim ne olurdu? Çok feci olurdu.
POLİTİK DALGALANMA EN BÜYÜK RİSK
-Türkiye ekonomisinde gördüğünüz risk unsurları neler?
Türkiye ekonomisi gelişmekte olan bir ekonomi. Her gelişmekte olan ülke gibi çok fazla riske açık. Bunlardan en önemlisi Türkiye'deki politik dalgalanmalar. Gazeteleri açıyoruz, ne olduğunu artık anlamakta güçlük çektiğimiz bir sürü olay. Ne olacağını kavrayamıyoruz bile. O kadar fazla şey oluyor ki, her gün bir başka dalgalanma. Bütün bunlar hepsi Türkiye için bir risk unsuru. Ekonomik yönden baktığımızda, Türkiye'nin en önemli riski yıllık borçlanma ihtiyacının oldukça yüksek olması. Bununla birlikte cari açıktan gelen rakamları eklediğimiz zaman, bir de kısa vadeli borçların her sene döndürüleceği varsayımıyla bakarsanız oldukça önemli miktarda yıllık dış finansman ihtiyacı olan bir ülke. Politik dalgalanmaların Türkiye'yi bu derece fazla etkilemesinin nedeni her sene biz 'Acaba bu seneki finansman ihtiyacımızı karşılamaya yatırımcılar gönüllü olacaklar mı?' 'Buradaki politik riskleri kendileri gözlerinde büyütüp Türkiye'ye yatırım yapmaktan kaçarlar mı?' Türkiye'nin önündeki en büyük risk bu.
YABANCI, NE OLDUĞUNU ANLAMIYOR
-Politik dalgalanmalar yabancı yatırımcıları tedirgin ediyor mu?
Ne olduğunu soruyorlar. Biz siyasi konularda çok fazla yorum yapmamaya çalışıyoruz. Anladığımız kadarını yapabiliyoruz. Bir kısmını siyasi konularda yorum yapabilecek kişilere yönlendirmeye çalışıyoruz. Türkiye'yi anlamak çok zor. Bizler içinde olduğumuz için günlük bir hayatın bir parçası olarak doğal geliyor ama bu tür dalgalanmaların yaşanmadığı ülkelerden gelen yatırımcılar açısından bunları değerlendirebilmek o kadar kolay değil. Şu ana kadar her şey yolunda gidiyor.Yatırımlar yolunda gidiyor ama negatif bir düşünce yapısına girerlerse, bu yatırım kararlarını etkiler. Kuşkusuz; Türkiye'nin dışarıya sağlayacağı güven ve kredibilitesindeki yükselme ile birlikte borçlanması daha ucuz ve daha uzun vadeli olacak.
Bankacılıkta kredi
kalitesi riski artabilir
-Türk bankacılık sektörü açısından gördüğünüz riskler var mı?
Türk bankacılık sektörü hala küçük bir sektör. Büyümesi gerekiyor. Ama bankacılık sektörünün önünde risk olarak görünen varlık kalitesi ile ilgili. Çünkü işsizlik oranları artıyor. Durgunluğun etkileri bazı sektörlerde daha fazla görüldü. O sektörlerde banka kredisi kullanmış şirketler, borçlarını geri ödemekte zorlanırsa bunlar bankacılık kesimini etkiler. Ayrıca bankacılığın çok yapısal bir sıkıntısı var. Varlıkları ile yükümlülükleri arasında bir vade uyumsuzluğu sözkonusu. Bankalar, faizlerin düşmekte olduğu dönemde, bundan oldukça kar etti. Ancak önümüzdeki dönemde faizler yukarı doğru giderse, aynı nedenle bilançoda bu sefer tersine bir hareket olabilir. O yüzden eski karların gerçekleşmesi artık mümkün değil. Fonlama konusunda sıkıntılar olabilir.Yurtdışındaki fonlama konusunda daha farklı senaryolar oluşuyor. Fiyatlar daha farklı olabilir. Daha belki bono piyasasına yönelme gibi eğilimler sözkonusu olabilir. Zaten sermaye yönünden bir sıkıntıları yok. Genel olarak bankacılık sektörümüz güçlü görünüyor.
Yabancı bankalar en fazla
karı Türkiye'de elde ediyor
-GE'nin Garanti Bankası'ndaki hisselerini satmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Girdikleri gibi çıkabilirler. Çıkışlarını büyütecek bir şey görmüyorum. GE o dönem baktığımızda, Garanti Bankası'nı şu anki fiyatlarıyla kıyaslarsanız; çok ucuza almış görünüyor. Şimdi satarsa kendisi için güzel bir kar yaratmış olacak. Ayrıca bankanın kendi değeri çok arttı. Türk bankalarının değeri daha da artacak. Önlerinde gidecek çok yol var. Onun için GE çıkarsa, başkası gelir. Alıcısı olan mal satılır. Biri gider, biri gelir. O kadar dert değil. Ayrıca tamamı gitse ne fark eder? Türk bankacılık sistemi gayet iyi durumda. Gidiyor olmaları 'Türkiye'deki bir panikten veya Türkiye'deki işleri iyi gitmedi' diye değil. Yabancıların, en çok kar ettiği yer Türkiye. Yurtdışındaki bölümleri sıkıntıda olduğu ve likidite ihtiyacı olduğu için şu sıralar bu bankalar Türkiye'den çıkıyor. O çıkar, sıkıntıda olmayan başkası girer. Ama Türk bankacılık sistemi bundan zarar görmez. Aksine Türk bankacılık sistemi artık yurtdışında yatırım yapıp büyüyebilecek bir aşamada. Bugün bizim bankalarımız Balkanlar'da oldukça söz sahibi hale geliyor.Türkiye için çok daha büyük fırsatlar var. Türk bankaları Avrupa'nın farklı yerlerinde de çok büyük fırsatlar yakalayabilir.
Avrupa'da banka satın
almak için uygun zaman
-Türk bankalarını Avrupa'da bekleyen fırsatlar neler?
Büyümeyi düşünen bankalar yurtdışında büyümeye karar verebilir. Şu anda likidite sıkıntısı olan Avrupa'daki bankalardan almak için iyi bir zaman bence. Neden olmasın? Balkanlar o kadar enteresan ki, yaşam türü bize çok yakın. Ortak bir tarihimiz olduğu için de çok yakın. AB içinde olanlar veya olmayanları ve de Balkanlar ve Batı Avrupa diye ayırabiliriz. Türkiye'nin de Balkanlarda alacağı çok yol var. Örneğin; Yunanistan Romanya'da oldukça önemli bankalara yatırım yaptı. Şimdi Yunan ekonomisi sıkıntıda olduğu için birtakım yatırımlarını geri çağırabilir. Türkiye şu sıra Balkanlar'daki boşluğu doldurabilecek kapasitede. Bunlar önemli fırsatlar.
Hem borç ve gelire, hem
siyasi İstikrara bakıyor
-Kredi notunu verirken hangi kriterlere bakıyorsunuz?
Kredi notları borç ödenebilirliğinin bir değerlendirilmesi. Bunun için borçların ödenebilmesi konusunda hangi kriterler önemliyse biz bunların hepsine bakıyoruz. Borçların miktarı, yıllık ödenecek toplam tutar, bu tutarın nasıl karşılanacağı, gelirler, ödemeler dengesi, bütçe, para politikaları çok önemli. Global bir dünyada yaşıyoruz. Sermaye çok hızlı bir şekilde bir yerden bir yere akabiliyor. Bütün bunları araştırıyoruz. Siyasi istikrara da bakıyoruz. Sermaye hareketlerini ne şekilde tetikleyebilir? Bunun için bakıyoruz.
-Değerlendirmeyi sadece makro verilere bakarak mı yapıyorsunuz?
Bizim bu konuda Türkiye'de muhatabımız Hazine Müsteşarlığı'dır. Hazine Müsteşarlığı ile çok yakın işbirliği içindeyiz. Kendileriyle görüşüyoruz. Kendileri bize bir dizi görüşme programı ayarlıyor. O çerçevede Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı'nın çeşitli bölümleri, Merkez Bankası, Özelleştirme İdaresi yetkilileriyle görüşüyoruz. Ayrıca oradaki Dünya Bankası ve IMF heyetleriyle görüşmelerimizi yapıyoruz. İstanbul'da büyük bankalarla, bankaların ekonomistleri ve özel sektör görüşü almak için de mutlaka TÜSİAD'la görüşüyoruz. Oldukça derin görüşmeler sonucu görüşümüzü oluşturmaya çalışıyoruz. Normal olarak yılda bir kere bu görüşmeler yapılıyor.
Kısa vadede ikinci
not artırımı yok
-Türkiye için yeniden bir not artırımı gündemde mi?
Bizim şu anda Türkiye için notumuz; 2B+durağan. Durağan demek yakın bir zamanda aşağı veya yukarı bir not artışı olmayacak demek. Yani kendi şirketim adına konuşabilirim. Bizim görüşümüz şu anda bu.
-Peki, kredi notu ne zaman yatırım yapılabilir seviyeye ulaşır?
Orta Vadeli Program'da açıklanan mali disiplinin kurallarına uyulması, Mali Kural'ın bir an önce uygulamaya geçirilmesi. Onun dışında yapısal reformlara devam edilmesi. Bulunduğumuz yönde gitmemiz bizi zaten oraya ulaştıracaktır. Tersine olayları döndürecek ani bir negatif şeyle karşılaşmadığımız sürece Türkiye zaten doğru yönde ilerlemekte. Seçimler bakalım 2011'de mi olacak? Bir iki aylık belki öne alınma olabilir. O sürece yaklaşırken 'Bir referandum mu olacak, anayasa oylaması mı?' gibi bu politik dalgalanmaları da geçirdikten sonra Türkiye doğru yolda gidiyor. Çok tersine bir olay olmazsa zaten çok az kaldı. Bir basamak sonra yatırım yapılabilir seviyeye gelecek. Zaten Türkiye'nin tavanı şu anda yatırım yapılabilir bir tavan ve bazı banka ve şirketler yatırım yapılabilir seviyeye geldi.
-IMF ile yürütülen görüşmelerin sona ermesi, Türkiye'nin kredi notunu nasıl etkiler?
Rating konusunda şimdiye kadar almış olduğumuz kararlarda IMF'nin zaten hiç etkisi olmadı. Biz anlaşma olmaması beklentisi ile kararlarımızı vermiştik o nedenle bizim durumumuzda bir değişiklik yok.
Rating bir görüştür,
elbette hatalısı olabilir
-Rating kuruluşlarının hatalı değerlendirmeler yaptığı ve onların da denetlenmesi gerektiğine yönelik eleştiriler var...
Piyasada genel olarak krizin başlangıcından beri rating kuruluşlarına karşı bir kritik etme sözkonusu. Tabii bunun herkes için haklı nedenleri var. Bütün bunlar bir görüştür zaten. Görüşün doğrusu veya yanlışı olmaz. Herkesin görüşüne son derece saygı duyuyorum. Rating kuruluşlarının görevi aslında, yatırımcılara, yatırımlarının kendilerine zamanında geri dönüp dönemeyeceği konusunda bir görüş vermek. Bizim rating kuruluşları olarak verdiğimiz görüş de doğru olacak diye bir şey yok. Bunun da hatalısı olabilir. Dediğim gibi bu da bir görüş. Mutlaka piyasada bir üst denetleyicisi olmalı. Her şeyin denetlendiği gibi rating kuruluşlarının da denetlenmesi lazım. Rating kuruluşlarını zaten piyasanın denetleme gücü var. Eğer çok fazla hata yaparsanız günün birinde size inanmazlar. Ürettiğiniz mal sizin raporlarınız. Size güven duyulursa o insanlara o raporları okutturabiliriz. Yoksa güvenmediği bir şeyi alır çöpe atarlar. Onun için o güveni vermek zorundayız. Çok fazla hata yapma hakkımız zaten yok. ABD'de de bu gündeme geldi. Krizden sonra rating kuruluşlarının başındaki kişiler senatoda sorgulandı. Dünyanın her yerinde bunlar gündeme geliyor.
Türkiye ekonomisi
bu yıl yüzde 4 büyür
-Türkiye ekonomisi bu yıl ne kadar büyür?
Yüzde 3.5-4 civarında büyüme öngörüyoruz. Birinci çeyrek bu ay sonunda bitecek. Bundan sonrası için bir toparlanma beklenebilir. Fiyatlarda da zaten bir baskı var. Bir ısınma sözkonusu.
-İstihdam sorunununun çözümüne ilişkin önerileriniz var mı?
Mutlaka iş yasası reformunun yapılmalı. İşveren üzerindeki maliyetlerin düşürülmesi gerekiyor. Onun dışında istihdamın artırılması mümkün değil. Türkiye'nin en önemli sorunlarından bir tanesi. Burada çok ciddi bir uzlaşma gerekiyor. Gerçekten iş piyasasının oldukça esnek bir hale getirilmesinin dışında bir çözüm sözkonusu olamaz. Bu reform ne kadar çok gündeme getirildiyse de, bunun karşısında direnen bir kesim var. Direnişin nedeni; işten çıkartmalar kolaylaşacağı için hala istihdam altında olanlar buna direniş gösteriyor. Bütün bunların bir şekilde daha iyi anlatılarak çözülmesi gerekiyor. Diğer ülkeler nasıl çözdüyse Türkiye de bir şekilde çözecek. Avrupa'nın diğer ülkelerine bakıyoruz esnek iş piyasaları ile karşılaşıyoruz. Bizim gibi demografik yapısı olan ülkelerde de mutlaka bu esnekliğin yapılması lazım.
Enerji, turizm ve hizmette
potansiyel muhteşem
-Reel sektör açısından fırsatlar var mı?
Enerjide büyük yatırımlar var. Türkiye'nin enerji hattı olmaması için hiçbir neden yok. Bütün enerji kaynaklarına yakınız. Dağıtım konusunda çok potansiyeli var. Beklenen yatırımların Türkiye'de yapılması halinde Türkiye çok önemli enerji merkezi haline gelecektir. Onun dışında sınırların rahatlaması nedeniyle Suriye'yi görüyoruz. Oradaki vizenin kalkmasıyla birlikte bölgesel ticarette muhteşem bir açılma var. Türkiye'nin fırsatları sonsuz. Hiçbir sektörde çok büyük ağırlığı olmayan, her sektörde üretim yapan bir ülke. Tarım deseniz orada olur. Enerji deseniz orada olur. Hizmet sektörü deseniz orada gelişme hazır. Bankacılık hizmetleri, turizm aynı şekilde. Potansiyel çok muhteşem. İş ki, biraz politik stabilite ile olmayacak bir şey yok.
Ayfer ARSLAN
15 Mart 2010 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder