17 Mayıs 2010 Pazartesi

SİGORTA SEKTÖRÜNE YENİ YABANCI GELMEZ

Sabancı Grubu'nda sigortacılık ve bankacılık ağırlıklı olmak üzere 33 yıl boyunca üst düzey yöneticilik yapan, geçen yıl ise Alman sigorta devi Ergo'nun Türkiye operasyonlarının başına geçen Akın Kozanoğlu kendini çalışmaya adamış. "Hiç emeklilik planlarım yok" diyen Kozanoğlu'nun iş hayatını hobilerinin bir parçası. 2009 Haziran ayında Ergo Sigorta A.Ş. ve Ergo Emeklilik ve Hayat A.Ş.'yi çatısı altında toplayan Ergo Türkiye CEO'su olan Kozanoğlu ve ekibi şu sıralar harıl harıl Ergo'nun yeniden yapılanması faaliyetleri ile uğraşıyor.
İki yıl içerisinde Ergo'nun Türkiye'ye yatıracağı paranın 350 milyon euro'yu geçeceğini anlatan Kozanoğlu, şu anda güç topladıklarını, esas sıçramayı 2011 yılından itibaren yapacaklarını belirtiyor. Önümüzdeki 3-5 yıllık süreçte sektörde bir konsolidasyon öngören Akın Kozanoğlu, sektöre yeni bir yabancı girişini ise beklemiyor.
Ergo Türkiye CEO'su Akın Kozanoğlu ile hem sektörün gündemindeki konuları, hem grubun Türkiye planlarını konuştuk.

EKONOMİDE YARALAR İYİLEŞİYOR
-Türkiye ekonomisindeki son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
2009'un derin yaralarının düzelmeye başladığına ilişkin belirtiler var. Öyle hissediyorum. Birçok ekonomik endikatör daha iyi geliyor. Kötü olarak nitelendiren bazı şeyler mesela enflasyon artıyor. Ben buna kötü demiyorum, iyiye biraz ekonominin canlanmasına yoruyorum. Sanayi endeksleri geliyor. Daha birçok veri var ortada. Hatta faizlerin biraz yükselmesi bence ekonomide müspet yönde ilerlemenin neticesinde oluyor diye düşünüyorum. Dolayısıyla ekonomide hakikaten kimsenin inkar edemeyeceği bariz düzelme belirtileri başladı. Düzelmenin devam edeceğini tahmin ediyorum. Ama tabii yurtdışında hiç beklenmedik şeyler de oluyor. Örneğin; Yunanistan olayı. Dalgalanmalar sürebilir. Bunların etkisi Türkiye'nin üzerinde belli limitler dahilinde kaldığı sürece, 2010 yılını genel ekonomik olarak iyi görüyorum. Mali kural da istendiği şekilde yasalaşırsa bir çıpa olarak ileri gidecektir.

SEKTÖR YÜZDE 10-15 BÜYÜYECEK
-Sigorta sektöründe geçen yıla kıyasla toparlanma gözlüyor musunuz?
Sektörde ilk üç aylık büyüme yüzde 12 oldu. 2009'u yüzde 4 ile bitirdiğimizi düşünürsek; bir ilerleme var. Bütçelerimizi yaparken yüzde 10 ile yüzde 15 arasında bir büyüme tahminimiz vardı. Prim hacmi 3.2 milyar liradan 3.7 milyar liraya geldi. Bireysel emeklilik 2009 yılında fon olarak yüzde 91 büyümüştü. Şimdi mart ayında üç aylık rakamlara bakınca yüzde 38 büyüdü. Oradaki büyüme trendi hala kuvvetli. Mart sonu itibariyle 10 milyar lira sınırına dayandı. Hızlı bir gelişme gösteriyor. Özetle; sektör büyüme açısından bakarsak, tahminlerimizi uygun, ümit vaat edici bir şekilde gidiyor.

KARLILIK 2. YARIDA TOPARLANIR
-Karlılıkta iyileşme var mı?

Geçen sene tüm sektörde 456 milyon lira kar vardı. Elementerde ise sadece 182 milyon liraydı. 182 milyon liranın da hepsi teknik dışı gelirlerden yani faiz gelirlerinden geliyor. Geçen yıl elementer sektör teknik zarar gördü. Bileşik oran yüzde 110 oldu. Sektör yüzde 10 civarında zararla çalıştı. Şu anda sadece halka açık bazı şirketlerin mart rakamları çıktı. 5 şirket var. İkisi zarar açıkladı, üçü kar açıkladı. Teknik karlılık henüz iyi gitmiyor. Biraz iyileşme kıpırtıları var. Sektör için konuşamayacağım ama bunu kendi operasyonumuzda hissediyoruz. Fiyat rekabeti devam ediyor ama yine de sektörde görüyoruz ki, biraz daha akla yakın konular konuşulmaya başladı. Bütün bunları üst üste koyarsak karlılık henüz başlamamakla birlikte tahminim 2010 yılının ikinci yarısından itibaren biraz bu yönde de derli toplu sonuçlar almaya başlayabiliriz.

Yapılanma yıl sonu tamam

-Ergo'nun yeniden yapılanma çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz?
Bu yapılanma süreci büyük ölçüde bu yılın sonunda tamamlanmış olacak. Bu süreçte bir defa mali bünyelerimizi güçlendiriyoruz. Ergo ve ana hissedarımız olan Munich Re standartlarına getiriyoruz. Regülatör de bunu teşvik ediyor. Rezervler artırılıyor. Rezerv; bir risk alırken ilerde onu ödeyebilme gücüdür. Portföy yapımızı değiştiriyoruz. Biz çok oto ağırlıklı bir şirket idik. Onu piyasaya biraz daha yakın hale getiriyoruz. Çünkü oto branşı hakikaten çok zararlı bir branş. Özellikle trafik. Yani portföyümüzde oto sigortalarının ağırlığını azaltıyoruz. Buna karşılık kurumsal, endüstriyel, sağlık gibi diğer branşlarda artışımızı normalin üzerinde tutmaya çalışıyoruz. Kurumsal altyapımızı güçlendiriyoruz. Teknolojiyi güçlendirme çalışmalarımız devam ediyor. Dağıtım kanallarımızın yapısına ve ürün yapılarımıza bakıyoruz. İnsan gücü kaynağımızı biçimlendiriyoruz. Ergo İsviçre olan ismimiz 26 Nisan'dan itibaren Ergo olarak tescil oldu. Marka bilinirliğini sağlamak amacıyla da "Ergolatmak" adlı reklam kampanyalarımız başladı.

-Marka dönüşümüyle birlikte başlattığınız "Ergolatmak" reklam kampanyasına gelen tepkiler nasıl?
Daha kesin olarak ölçtürmedik ama hem iş çevrelerinden hem de müşterilerimizden müspet geri dönüşümler geliyor.

-Ergolatmak deyimi nasıl oluştu?
Ergolatmak sigortalatmak anlamında jenerik isim olarak kullanılıyor. Danışmanlarla aylar süren beyin fırtınaları sonucu oluştu. Kampanyanın amacı isim bilinirliğini sağlamak. Başka sponsorluklarla da destekliyoruz. Altyapı çalışmaları 2010 yılının sonunu bulur. 2011 yılından itibaren herhalde karlılık içinde büyüme ana hedefimiz olmaya başlayacak.

Yatırım bütçesi 350 milyon euroyu geçer

-Yeniden yapılanma süreci için ne kadarlık bir yatırım bütçesi ayrıldı?
Tabii tam olarak yeniden yapılandırmanın maliyetini ölçmek kolay bir şey değil. Çünkü günlük işin yürütülmesi sırasında yapılan yatırımlar da var. Ama bunlar bittiğinde herhalde iki sene içinde rezervler de dahil olarak 30-40 milyon euro'luk yatırmı tamamlamış olacağız. Böylece Ergo'nun Türkiye'ye ayırdığı yatırdığı para 350 milyon euro'yu geçecek.

İlk akla gelen sigorta
şirketi olmak istiyoruz

-Şu anda sektörde yedinci sıradasınız. En son basın toplantısında "Sıçramak için güç topluyoruz" demiştiniz. Daha üst sıralara çıkmak için nasıl bir büyüme stratejisi izleyeceksiniz?
Sıralama vermek zor oluyor. Bizim hedefimiz aslında Türkiye'nin kuvvetli, ilk akla gelen, iyi bilinen sigorta şirketlerinden biri olmak. Bu kabaca ilk 5 demek. Ama 6. olursunuz, 4. olursunuz. Zaman zaman bu sıralamalar değişiyor. Şu anda o noktada değiliz. Güç topluyoruz. Pazar payımız artıyor ama esas sıçramayı herhalde 2011 yılından itibaren yapmaya başlayacağız. İsminin iyi bilindiği, takdir edildiği kuvvetli bir güç. Sigorta şirketi deyince ilk akla gelenler arasında olmak gibi bir hedefimiz var.

Satın alma her zaman gündemimizde olacak

-Bu hedefe ulaşmak için inorganik büyüme de planlarınız arasında mı?
Şu anda organik büyümeye konsantre olmuş durumdayız. 2010 yılı zaten inorganik yatırımlar için çok uygun bir yıl değil. Ama büyüme için inorganik fırsat bulursak değerlendiririz. Tabii bu fırsat bizim stratejik yapımıza ve hedeflerimize uygun olmalı. Bizde eksik bir şeyi tamamlıyor olmalı. İkincisi tabii fiyatı da bizim kendi hesaplarımıza uygun olmalı. Bunlar olduğu takdirde inorganik büyüme de iddialı her şirkete olduğu gibi Ergo'nun da her zaman gündeminde olacak. Bunu sağlayacak iyi de bir ortağımız var. Munich Re gibi bir devin kuruluşuyuz. Dolayısıyla bu iki şart sağlanırsa olur. Ergo Türkiye'ye 350 milyon euro gibi bir yatırım yapıyorsa bunu küçük kalmak için değil, büyük olmak için geldiğini gösteriyor.

Sektörün imajı iyi değil

-Türk tüketicisi sizce sigortaya karşı neden ilgisiz?
Bunun araştırmasını yaptırdık. 3 tane temel neden çıktı. Bir tanesi sektörün imajı. Sektörün imajı çok iyi değil. Bütün dünyada böyle. Sigorta sektörü deyince aslında imajlar pek iyi değildir. Bu imajda sektörün hataları da var. İkincisi; bilgi ve bilinç eksikliği. Üçüncüsü kadercilik. Bir müşteri bir poliçe satın aldığı zaman içinde neler var, neler yok çok iyi bilemiyor. Hasar olunca, 'Sigorta şirketi bunu ödemiyor' deyince, sigorta şirketini suçluyor. Bu da yeterince aydınlatılmamış olmaktan kaynaklanıyor. Bence sektörün en önemli hatalarından birisi bu. Sektöre çok yabancı şirket geldi. Yerliler de çok prensip sahibi. Poliçenin gerektirdiği ödemeleri hem gerekli süratte hem tamlıkta yapıyor. Ama poliçeyi alan kişi bunu tam böyle algılamıyor.

-Sigorta sektörüne yeni yabancı girişi bekliyor musunuz?
Penatrasyon oranlarına bakınca hakikaten bir gelişme potansiyeli var. Hem hızlı büyüyen bir ülke Türkiye. Hem de bir eksiklik var. Onun için geldi yabancılar. Bundan sonra ne kadar daha gelir pek beklemiyorum artık. Sektör sayı olarak doydu diye düşünüyorum. Dünyada büyük olan Türkiye'de çok küçük kalan epeyce sigorta şirketi var. Bunlar da büyümek için fırsat bekliyor. Burada inorganik bir fırsat çıkarsa, dışarıdan yeni birinin gelmesinden ziyade mevcutlardan birinin bu yatırımı yapmasının daha muhtemel olduğunu düşünüyorum.
Onun için önümüzdeki 3-5 yıl içerisinde daha ziyade konsolidasyon bekliyorum sektörde.

Emeklilik hayallerim yok!

-Ergo Hayallerinizi Fotoğraflıyor diye bir etkinliğniz var. Sizin hayaliniz veya emeklilik planlarınız nedir
?
Benim hayallerim gerçekleşmiş durumda! 'İş hayatını bırakıp, şunu yapacağım' diye hiç öyle bir emeklilik hayallerim yok. Zaten kendi hobilerimi iş hayatı ile beraber götürüyorum. İş hayatım da hobilerimin içerisinde!

-Boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz?
Hafta sonları fırsat buldukça golf oynarım. Aile çevremiz geniştir. Dost yemeklerimiz olur. Zaten hafta içi iş yemeklerinden inanın hiç boş zaman kalmıyor. Ben öyle yavaş tempolu bir işadamı değilim. Sık sık iş nedeniyle veya özel seyahatlerimiz oluyor.


Çok değişken değilim, muhafazakarım!
-Yaklaşık 38 yıldır iş hayatının, finans sektörünün içindesiniz. İkinci kez dünyaya gelseniz ne olmak isterdiniz?
Ben kendimi finansçıdan ziyade yönetici olarak değerlendiriyorum. Ama finansta uzmanlaşmış bir yöneticiyim. Başka bir sektör de olabilirdi. Onu da aynı zevkle yürütürdüm. Yeniden yine yönetici olmak isterdim. Gördüğünüz gibi çok değişken bir insan değilim, muhafazakarım biriyim.


Galatasaraylılar başı çekiyor!

-Futbolla aranız nasıl? Hangi takımı tutuyorsunuz?
Galatasaraylıyım. Eskiden maçlara giderdim, şimdi oğlum devraldı. Ben daha çok televizyondan izlemeyi tercih ediyorum.

-Finans sektöründe çoğunluk Galatasaraylılarda galiba..
Fenerbahçe'nin daha çok taraftarı olduğu söylenir. Öyle bir algı vardır. Hafta sonları yönetici kademesindeki 30-35 kişi bir yerde kapanıp strateji toplantısı yapıyoruz. İleriye yönelik hem mevcut işleri hem planları paylaşıyoruz. Boş zamanlarda takım muhabbetleri de yapılıyor. Sadece erkekler değil, kadınlar da yapıyor. Hatta bazı hanımlar erkeklerden daha fanatik. Sohbetleri dinlerseniz Fenerbahçe ağırlıktaydı. İki hafta önce yaptığımız toplantıda, kapanışta oylama yaptık. Az bir farkla da olsa Galatasaraylılar daha fazla çıktı. Onun için Fenerbahçeliler şanslı. O konuda Fenerbahçe'nin başarılı olduğunu düşünüyorum. Ve tebrik ediyorum.

Sektöre mesajı
Sektör yöneticilerine bir tane mesajım var. Hep söylediklerini, düşündüklerini yaparlarsa bu sektör mantıklı bir kar trendine girer. Karsız bir sektör hiçbir zaman tüketiciye faydası olmaz. Buna hep inanırım hep. Bir işletme kar etmezse müşterisine de gerekli faydayı veremez.

30 ülkede faaliyet gösteriyor
Ergo Türkiye 800'den fazla çalışanı, bin 600 acente ve broker'ıyla sigorta, emeklilik ve hayat alanında bireysel, kurumsal ürün ve hizmetler sunuyor. 2006 yılında dünyanın ikinci büyük reasürans şirketi olan Münich Re'nin çoğunluk hissesine sahip olduğu Ergo International AG, Avrupa Holding'e ait olan İsviçre Sigorta'nın yüzde 75'ini devraldı. 2008'de Avrupa Holding kalan yüzde 25'lik hisseyi Ergo Insurance Group'a devretti. Böylece Ergoİsviçre Sigorta, Ergo International AG bünyesine geçti. 2010'da ise marka dönüşümü ile Ergo adını aldı. Ergo Insurance Group'un ana hissedarı Munich Re, Ergo Sigorta Grubu'nun yüzde 99.69 hissesine sahip. 2009'da 41.4 milyar euro prim üretimi elde eden Munich Re, karını yüzde 62 oranında artırarak 2.6 milyar euro konsolide net kar açıkladı. Almanya'da 20 milyon olmak üzere toplam 40 milyon müşterisi bulunan Ergo Insurance Group sağlık ve hukuki harcama sigortalarında Avrupa'nın lideri. Yaklaşık 50 bin çalışanıyla, çoğunluğu Avrupa ve Asya'da bulunan 30'u aşkın ülkede temsil ediliyor.
Ayfer ARSLAN

Hiç yorum yok: