15 Şubat 2010 Pazartesi

TOPRAK REFORMUYLA TARIM İHRACATI 60 MİLYAR $'A ÇIKAR

Yedi yıl önce TMSF'den Tarişbank'ı alarak tarım bankacılığına giren Denizbank, tarım sektöründe büyük bir seferberliğe hazırlanıyor. 17 Şubat'da İstanbul'da düzenlenecek toplantı ile Ethem Sancak, Nihat Gökyiğit, Reşit Soley gibi isimleri bir araya getirip onların deneyimlerini kamuoyu ile paylaşacak olan Denizbank, parası olup da nereye yatıracağını düşünen büyük yatırımcıları tarıma davet edecek.
Tarım sektörünün Türk ekonomisi açısından önemli bir yere sahip olduğunu ve bu işe sadece 'karlılık' olarak bakmadıklarını dile getiren Denizbank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş, "Bunu bir misyon olarak üstlendik. Hissedarımız Dexia'ya da bunu kabul ettirdik" dedi. Tarım arazilerinin çok küçük ölçekli ve dağınık yapısından dolayı verimliliğin çok düşük olduğunu ve tarım ürünleri ihracatının 13.5 milyar dolarla sınırlı kaldığını anlatan Ateş, bu yüzden bu ölçeklerin birleştirilmesi gerektiğini düşünüyor.
Türkiye'de 2.5 milyon hektar tarım arazisinin sadece sınır olduğu için kullanılamadığını belirten Hakan Ateş, "Tarımda 3 milyona yakın insan var. Ne acıdır ki, onların 1 milyonuna bankacılık hizmeti götüremiyoruz. İşsizlik hesaplarında işi varmış gibi görünüyor. Toprağı var, çiftçilik belgesi var ama aç. Bu yüzden toprak toplulaştırılması çok önemli. Bu Türkiye'den feodal yapıyı söküp atacak. Böylece tarım ürünleri ihracatımız 60 milyar dolarlara çıkabilir" dedi.

-Denizbank 2009 yılını nasıl geçirdi?
2009 yılı bankacılık sektörü için genelde başarılıydı. Ama biz özel sektör bankalar arasında 9. ay itibariyle karını yüzde 60 ile en çok artıran banka olduk. Daha da önemlisi bankacılık sektörü toplam aktiflerinin yüzde 30'u kadar bono portföyü taşır. Bizimki yüzde 12.5 düzeyinde. Ve Denizbank olarak şunu gösterdik: Sadece devlet tahvili ve hazine bonosundan ibaret değil bankacılık. Kredi vererek de kar edilebiliyor. Kredi-mevduat oranımız yüzde 125 ile sektörün en tepesindedir. 100 liralık mevduat toplayıp 100 lirasını veriyoruz. Onun dışında da 25 lira da yurtdışı kaynaklarımızdan borçlanarak yine onları halkın kullanımına sunuyoruz. Dolayısıyla bir banka dediğimiz zaman bütün fonksiyonlarını bilfiil gayet 'yurtsever' bir şekilde yerine getiriyoruz.

KRİZİ FIRSATA ÇEVİRDİK
-Sektör kredilerde frene basarken, siz bu büyümeyi nasıl sağladınız?
Herkes küçülürken ocak ayında aktif pasif toplantımız vardı. Hep banka olarak 'Ortak Akıl' diyoruz. Yine ortak aklımızla, "Arkadaşlar aktif yaratmak için en iyi zaman"dedik. Onun için de geçtiğimiz yıl kredilerde sektörün üzerinde büyüdük.

-Yani krizi fırsata çevirdiniz...
Her zaman onu yaparız. Bu bizim adetimizdir. Bu bankayı kurduğumuz 1997 yılından beri hep büyüme ile gittik. Özellikle 2001 gibi 35 bankanın ticari hayattan silindiği, 80 bankanın 46'lara düştüğü ortamda biz fona geçmiş bankaların kredilerini, kredi kartlarını satın alarak ve kendi organik büyümemizi sürdürerek krizi fırsata çeviren bankaydık. Bu krizde de yine Denizbank özel bankalar arasında karlılık artışı ve büyüme yönünden öne çıkacak.

SEKTÖR YÜZDE 17, BİZ YÜZDE 20 BÜYÜRÜZ
-2010 büyüme planlarınız nedir?
Bu yıl bankacılığın yüzde 16.5-17 civarında büyüyeceği kanaatindeyim. Krediler portföyünün de en az bu kadar büyüyeceğini düşünüyoruz. Denizbank olarak gerek krediler, gerek mevduat, gerekse bilanço büyüklüğünde yüzde 20 mertebesinde büyümeyi planlıyoruz. Özel sektör bankaları arasında ilk 6 banka arasındayız. Ama leasing, faktoring, yatırım hizmetlerinde hep ilk üç veya dörtteyiz. Tarım kredilerinde Ziraat Bankası'nın ardından ikinci, özel bankalar arasında birinciyiz. Vakıflar Bankası'nın da etkin olduğu yerel yönetim finansmanında ilk üç bankadan biriyiz. Gemicilik, turizm finansmanında ilk üç bankadan biriyiz. 1997 yılında bir otel odasında başlayan bu koşmaca şu anda 8 bin 800 denizcisi, 450 şubesi ile devam ediyor.

600 PERSONEL ALACAK
-Bu yıl kaç şube açmayı planlıyorsunuz?
Tarıma çok önem verdiğimiz için küçük yerlerde açıyoruz ama ne kadar küçük olsa da nüfusu 25-30 binin üzerinde. Onun için son getirilen şube harçlarına göre ortalamamız bizim 40 bin lira. Bu da 21 milyon lira ilave yıllık maliyet getiriyor. Biz bu çerçevede dahi büyüme planlarımızı devam ettireceğiz. 50 şube diye çıktık yola. Ama planlarımızı seneye yayarak uygulayacağız. Önce 25 şube açıp ondan sonraki 25'e bakacağız. 25 şube açarsak 500-600 civarında istihdam yaratırız. Eğer tüm planlarımızı değiştirmeden uygularsak bu sayı binleri bulur.

-Tarım bankacılığında yeni projeleriniz var mı?
Tarım bizim açımızdan çok önemli. 17 Şubat'ta 'Tarım Plus' diye tanıtımımız var. Ethem Sancak, Nihat Gökyiğit, Vural Ak, Reşit Soley, Savaş Titiz gibi çok kıymetli tarım yatırımcılarını Çırağan'daki toplantımızda bir araya getireceğiz. Bize deneyimlerini anlatacaklar.

400 BİN ÇİFTÇİ İLE İLİŞKİMİZ VAR
-Tarım Plus nedir?
Ana dal olarak 3 tane dal var. Seracılık, meyve-sebzecilik ve süt sığırcılığı. Bu üç alanda da Türkiye'nin çok önemli yatırımlara ihtiyacı var. Şimdiye kadar biz ne yaptık? Çiftçi dediğimiz ve orta küçük ölçek çiftçilerle çok yoğun faaliyet götürdük. Şu anda 265 binin üzerinde kredili ve toplamda 400 bine yakın çiftçiyle ilişki halindeyiz. Tarım sektörü gerçekten çok önemli. Biz bunu sadece karlılık olarak görmüyoruz. Toplumsal bir misyon olarak üstlendik. Kendi hissedarımıza da bunu kabul ettirdik. Saydığımız üç alanda büyük yatırım gerekiyor. Kah tarımla uğraşıp kah uğraşmayan, parası olup da nereye yatıracağını düşünenleri tarıma yatırıma çağıracağız.

-Tarımın Türk ekonomisi açısından önemini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye olarak baktığımızda tarım geçtiğimiz yıl yüzde 3.5 büyüyerek 600 milyar dolarlık gayri safi milli hasılamızda 60 milyar dolara yakın bir büyüklüğe ulaştı. Ekonominin kabaca yüzde 10'unu oluşturuyor. İhracatta ise 13.2 milyar dolar ile yüzde 13'üne sahip. Bu işin finansmanı ise daha 10 milyar dolar civarında. 10 milyar dolarlık finansman peki geri kalanı nasıl finanse ediliyor? Tefecilik piyasası dediğimiz bayilerde kaybolan çok fahiş fiyat ve vade farklarına yol açan çok önemli bir değer var. Bu verimliliğe dönmüyor. Onun için bankacılık sektörünün tarıma girmesi lazım. Tarım kesimine 1.5 milyar liralık finansman sağladık. Toplam krediler içerisinde tarımın payı sektörde yüzde 3.5'lardayken, bizde yüzde 8'lerde.

2.5 MİLYON ARAZİ EKİLEMİYOR
-Peki, bankacılık sektörü tarımı desteklemekte neden bu kadar gecikti?
Bankacılık kesimi bu konuda kabahatli. TMSF'den Tarişbank'ı aldık. Tarımı öğrendik ve şimdi bunun farkına vardık ama Türkiye'de 2.5 milyon hektar tarım arazisi sadece sınır olduğu için kullanılamıyor. O kadar küçük ölçeklere bölmüşüz ki, Ali ile Ahmet'in Mehmet ile Veli'nin tarlaları. İkisi de kardeş olabilir. Birbirlerine sınır çizdikleri için kullanılamıyor. Onun için toprak toplulaştırılması hayati öneme sahip. Bu Türkiye'den feodal yapıyı söküp atacak. Tarımda bakıyorsunuz 3 milyona yakın insan var. Ne acıdır ki, onların 1 milyonuna bankacılık hizmeti götüremiyoruz. O kadar küçük ölçekler ki.. İşin en kötü tarafı da işsizlik hesaplarında işi varmış gibi kabul görüyor. Toprağı var, çiftçilik belgesi var ama aç. Bu nedenle bu ölçeklerin birleşmesi, toprak toplulaştırılması Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye'nin önünde duran en önemli reformdur. Yapılmaması bugüne kadar aslında büyük bir başarısızlık.

-Bu reformun yararları ne olacak?
2002 yılından beri toplulaştırılan toprak, 75-80 yılda toplulaştırılandan daha fazla. Bu bakımdan da hükümetin bir takım tasarrufları var. 13.5 milyar dolarlık tarım ürünleri ihracatı pekala 50-60 milyar dolarlara çıkabilir. Örneğin; Hollanda yirmide birimiz. Orada bir Rabobank var. Ziraat Bankası gibi tarıma destek veriyor. 30 milyar euro'luk tarım kredisi hacmi var. Bizde 10 milyar dolar. Biz niye Hollanda'dan inek ithal ediyoruz? Niye sera altyapı malzemesini Hollanda'dan ithal ediyoruz? Biz daha doğada olan şeyin farkında değiliz. Onlar alıp üretip dünyaya ihraç ediyor. Fark burada.

Türkiye gözbebeği, yatırımı ıskalayan 'Ah, vah' ediyor

-Türkiye'nin Dexia açısından önemi nedir?
Uluslar arası büyük bankaların karlılıkları azaldı. Oysa ki, Türkiye'de karlılık gayet iyi. Dexia bilançosunun yaklaşık yüzde 2'siyim ama karının dörtte biriyim. Avrupa'da yeni yatırım, büyüme, tüketim ve nüfus konusunda problemler var. Çünkü onlar yüzyıl önce tamamlamışlar. Orada kömür santralı diye bir yatırım yok. Rüzgarı bile bitirmişler. Halbuki biz daha yolun başındayız. Bir bankacı için bundan daha güzel bir ortam olur mu? Burada çok cevher var. Burada karlı büyüme var. Türkiye'ye yatırım yapmış bütün bankalar için Türkiye gözbebeği. Yatırım yapmayı ıskalamış olanlar için de ağızları sulana sulana bakıp da 'Ah, vah' ettikleri bir alan burası.

Enflasyon yüzde 7-8'i bulur

-Yıl sonu enflasyon, kur ve dolar ne olur?
Enflasyon biraz başını kaldırabilir ama bu faizleri artırma yönünde bir baskı yaratmayacak. Yani yüzde 7-8'ler arasında olabilir. Kur enflasyon kadar artar. Faizler de son çeyreğe kadar makul seviyelerde gider. Politika faizlerini artırmak için önemli bir neden yok. Bunu bozacak olan şey içerden değil, dışardan tehdittir. Avrupa ittifakı önemli bir sınav veriyor. Hem bizim önemli bir ticaret partnerimiz, hem de bütün dünya için büyük bir ekonomi. Dolayısıyla büyük ağabeylerin özellikle Almanya'nın küçük kardeşlere nasıl koruyup korutacakları önemli. Bu arada Türkiye'de yakın bir coğrafyada hem ticareti yoğun olduğu için bunun sonucu da faizlerimizi, kurumuzu çok etkiler. Son dalgada onun etkisiydi.

Yatır mevduata, yat aşağıya dönemi bitti
-Düşük faiz ortamında yatırımcıya ne önerirsiniz?
Türk lirası her zaman dövizi döver. Eskiden bu oyunu ne bozuyordu? Ekonomi çok kötü yönetiliyordu eskiden. Bir devalüasyon oluyordu TL karlarınız yok oluyordu ama TL'de sabredip kalırsanız onun da üstesinden geliyordunuz. Hazine'nin en önemli misyonu önümüzdeki dönemde TL yatırım araçlarını artırmak. Belli portföyleri bölerek risk profiline göre yatırım yapma dönemi geldi. Aktif yönetimi dünyada olduğu gibi Türkiye'de de önemli hale geliyor. O yüzden özel bankacılık birimleri, portföy yönetim şirketleri artık bu tür yatırım araçlarını her yatırımcının yakından izlemesi gerekiyor. 'Parayı yatır mevduata, yat aşağıya' dönemi bitti. Portföyü çeşitlendirmek lazım.

-Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben TL'ciyim. Yüzde 100 TL'de değilim ama önemli miktarda TL'deyim.


Üniversite duvarlarının arkasında devrim olmuyor
-Bankacı olmasaydınız ne olurdunuz? Tiyatro geçmişiniz de olduğunu biliyorum.
Evet öyle bir deneyimim oldu. 10 yaşımdayken TRT Çocuk Saati programının kadrosuna katıldım. Üniversiteden mezun olana kadar da seslendirme ve oyunculuk devam etti. İş Bankası Teftiş Kurulu sınavını kazandıktan sonra bıraktım. Ondan sonra Anadolu'ya turneye çıktım. 5 sene müfettiştim. Anadolu'da hiç görmediğim yerleri gördüm. Tabii kariyerime önemli katkıda bulundu. Hem de sosyal yönden perspektif verdi. Gördük ki, üniversite duvarlarının arkasında devrim yapmak öyle mümkün değil. O duvarların önünde çok farklı bir dünya var ve tanıdığım için çok mutluyum.

Nadya Komanaçi'ye aşıktım!
-Sporla aranız nasıl?

Sporda çok faaliyetim var. Aletli jimnastikte Türkiye birinciliğim var. Kule tramplen de atladım. Fakat sonra okul, radyo televizyon deyince biraz da yaş geçince haliyle geride kalıyor. Ama hala ilgiyle izlerim. Bizim dönemde Nadya Komanaçi vardı. Biz Türkiye birincisi olurken, o dünya birincisi oluyordu. Ona aşıktım. Çok da güzel bir kızdı ve çok başarılıydı.

-Bildiğim kadarıyla koyu Galatasaraylısınız?
Galatasaray, Fener, Trabzon ve Beşiktaş'ın sponsoruyuz. Trabzon ve Fener'i biz halka açtık. Galatasaray'ın evet taraftarıyım. Ama bu sayın Aziz Yıldırım ile olan çok iyi ilişkilerime şimdiye kadar engel olmadı. Hepsiyle iyi diyaloğumuz var. Adnan Polat'a da, Aziz Yıldırım'a da finansman işi olunca, işimiz kadar yakın, işimiz kadar uzağız.

Maldivler'e şube açacağız!
-Maldivler'de çekilen reklam filminizde yeni sürprizler var mı?
Evet, yeni dönem olay çok renklenecek. Senaryo artık Lost dizisinin önüne çıkacak. Ekip Maldivler'e gidecek. 30'un üzerinde dizi çekecek. Müşterilerimizden arayıp adanın adresini soranlar çok. Adaya yakında bir şube açacağız. Oraya da müşteri geleceğe benziyor!

-Beyaz'ın yerine siz o adaya düşseydiniz yanınıza alacağınız 3 şey ne olurdu?
Kimlik, cep telefonu ve 8 bin 800 Denizbank neferini alırdım!

IMF ile büyüme yüzde 5'i bulur
-IMF ile anlaşma imzalanacağına inanıyor musunuz?
IMF anlaşmasının yıl içerisinde yapılacağını düşünüyoruz. Ama ne pahasına olursa olsun IMF değil. Şu anda şartlar değişti. Çünkü küresel krizden Türkiye oldukça güçlü çıktı. Dolayısıyla IMF parasını almaktan ziyade o paranın kullanımının nasıl olacağı daha belirleyici. IMF'nin de desteğiyle yüzde 3.6 olarak öngörülen büyümenin rahatlıkla yüzde 5'i bulacağını kanaatindeyim.
Ayfer ARSLAN-AKŞAM

Hiç yorum yok: