17 Ocak 2011 Pazartesi

TEB-FORTİS BİRLEŞMESİNDE ÇALIŞANLARI ÜZMEK İSTEMİYORUZ

Türk Ekonomi Bankası (TEB) Başkanı Yavuz Canevi, Türk ekonomisinin en büyük hastalığının tasarruf oranının düşüklüğü olduğunu belirterek "Lüks harcamalardan kaçınıp iç tasarrufları artıralım" çağrısı yaptı. Merkez Bankası başkanlığı da dahil 35 yıllık bankacılık kariyerinin yanısıra Hazine Müsteşarlığı, Eximbank ve YASED Başkanlığı da yapan ve halen TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu üyesi olan Canevi, Türkiye'nin iç tasarruflarını artırmadığı müddetçe dış tasarruflara mahkum kalacağını düşünüyor: "Biz gelişmekte olan bir ülkeyiz. Onun için altımızda Jaguar, Roll Roce ile dolaşmak, lüks villalar almak zorunda değiliz. 1950'lerden bu yana küçük Amerika hevesindeyiz. Hollywood filmlerinin etkisiyle yönlendirildik. Ama artık kendimize gelelim. Yoksa bir yerde köşeye sıkıştırılmış durumda kalacağız."
Canevi'ye göre, tasarrufları artırmak için öncelikle hane halkını düşük faiz ve düşük enflasyonla yaşamaya inandırmalıyız. "En ufak bir dengesizlikte vatandaş 'Aman paramı bankaya yatırmayayım. Gidip buzdolabı, araba alayım diyor. Daha yüksek tasarrufu olan ev alıyor" diye yakınan TEB Başkanı Yavuz Canevi, TEB-Fortis birleşmesinde ise çalışanları üzmeden yumuşak bir şekilde süreci tamamlamayı hedeflediklerini aktardı.
Bankacılık sektörünün yanısıra Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı'nda da uzun yıllar hizmet veren TEB Başkanı Yavuz Canevi ile ekonomiden bankacılık sektörüne kadar oldukça geniş bir yelpazede konuştuk.

AKP'NİN BAŞARISINI KABUL EDELİM
-Türkiye'nin küresel krizde çok fazla hasar almaması sizce hükümetin başarısı mı?
2001 krizi bize ağır bir maliyet getirdi. O krizden çıkmak için de getirdiğimiz politikalar, cesaretle uyguladığımız tedbirler, IMF programıyla birlikte uygulanan program bizi krizden çıkardı. Global kriz böyle bir yapı üzerine geldi. 2008-2009 krizini 1 yıl hissettik, 2010'da süratle toparlandık. 2001 krizinin bize verdiği yapısal sağlamlık üzerine doğru politikalar uygulayan bugünkü hükümetin başarısını da kabul edelim. Açıkçası yanlış yapmadılar. Tabii yurtdışı konjonktürün de bize yardımcı olduğunu kabul etmek lazım.

-YASED Şeref Başkanı olarak yabancı sermayenin Türkiye'ye olan ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
8 yıl YASED başkanlığı yaptım. 1990'lı yıllarda 1 milyar doları aştığımız zaman şampanya ile kutluyorduk, şimdi 5-6 milyar dolarda kalınca şikayet ediyoruz. O günlerden bugünlere geldik. Bu uluslar arası konjonktürün bize kıyağı oldu. Ama derler ya, şans kapıyı çaldığı zaman evde olmalısınız. Biz de evdeydik. Fonlar gidecek yer ararken biz de kapımızı açtık. Bugün arzu ettiğimiz şey kısa vadeli sermaye değil, bir yılın üzerinde doğrudan sermayenin çoğalması.

DIŞARDAN FON GETİRMEYE AÇIZ
-Peki dış tasarruflara bağımlılıktan nasıl kurtulacağız?
Türkiye'de toplam tasarrufun GSMH'ya oranı yüzde 12 ile 14 arasında. En yakın rakibimiz Malezya, Kore, Brezilya'da tasarruf oranı en az yüzde 20-25. O yüzden biz dışardan fon getirmeye açız. Niye cari açık veriyoruz? Çünkü iç tasarruf oranımız, kalkınma oranımızı yüzde 6-7'yi besleyecek oranda değil.

-İç tasarrufları nasıl artıracağız?
Öncelikle lüks harcamalardan kaçınmamız lazım. Biz gelişmekte olan bir ülkeyiz. Onun için altımızda Jaguarlar, Roll Roce ile dolaşmak zorunda değiliz. Lüks evler, villalar almak zorunda değiliz. Kanaatkar bir toplum psikolojisine ulaşmak zorundayız. 1950'lerden bu yana küçük Amerika hevesindeyiz. Amerika neyse bizde o. Hollywood filmlerinin etkisiyle yönlendirildik. Ama bugün kendimize gelmeliyiz. Yoksa bir yerde köşeye sıkıştırılmış durumda kalacağız. Hele böyle bir dönemde, dünya global kriz nedeniyle yavaşlamış iken, bizim bilakis hızlanmamız, kalkınma hızımızı yüzde 7-8 ortalamaya oturtmamız lazım. Bunun için de hem iç tasarruflarımızın artması, hem de doğrudan yabancı sermayeye cazip gelecek yatırım ortamını iyileştirecek kalan yapısal reformları ve mikro yapısal reformları tamamlamamız lazım.

Enflasyondan artık korkmayalım!
-Mevduatın cazibesini yitirdiği ortamda tasarrufları artırmak mümkün mü?
Mevduat cazibesini yitirmiyor, psikolojik bir şey. Mevduat hala cazip. Çünkü enflasyon düşük. Enflasyon düşükse siz hala anaparanızdan bir şey kazanıyorsunuz. Reel faiz enflasyonun üzerindeyse birebir üzerinde olması sözkonusu olamaz. İnsanların enflasyondan korkmaması lazım. Şu anda enflasyondan korktuğu için yatırımcı üç aylık mevduat yapıyor. Altı aylık tasarruf yapıyor. Enflasyonun kalıcı olduğuna inandığı zaman o zaman diyecek ki, ben 5 yıllığına paramı bankaya yatırıyorum. O zaman 5 yıllık tasarruf mevduatı çok küçük bir spread ile sanayiciye, KOBİ'lere ticaret erbabına kredi olarak gidecek. Tasarruf oranımız yüzde 12'lerden yüzde 20'lere çıkacak. O zaman dışarıdaki fonlara fazla muhtaç olmayacağız.. Yüzde 6 kalkınmak zorundayız. Çünkü Türkiye'de işsizliği başka türlü önleyemiyoruz.

Terör en büyük risk
-Türkiye açısından politik veya ekonomik olarak gördüğünüz riskler var mı?
Sıcak bir bölgedeyiz. Savaş çıkabilir. İran, Irak, Filistin, İsrail Kuzeyde Azerbaycan, Ermenistan Rusya'da sıcak bölgeler var. Eurozone dediğimiz bölgede Yunanistan, İrlanda Portekiz'de başlayan çalkantı bir politik krize dönüşebilir mi? Parçalanma olabilir mi? Böyle riskler olabilir. İçerdeki risk terör olayı bizim için ciddi risk haline dönüşebilir. Onun da hepimiz farkındayız. Geleceğini tehdit etmemesi için bilinç oluşmaya başladı. Liberalleşme, açılım vs. Kürt sorunu, azınlıklar sorunu gibi etnik sorunların üstesinden gelebilecek bir yapıya eninde sonunda kavuşacağız. Çünkü Türkiye demokratik, laik ülke yolunu seçmiştir. Bunları sorgulayan yok. Zannediyorum herkese yer var. Onun için yurtta sulh olayı cihanda sulha gitmeden önce biz kendi içimizde bu barışı sağlamak zorundayız. Zaman alabilir ama demokratik, laik sosyal devlet tercihinde samimi isek bunun da üstesinden geliriz diye düşünüyorum.

Durmuş bey 3 yıl daha görev yapsa iyi olurdu
-MB eski başkanı olarak Durmuş Yılmaz'ı başarılı buluyor musunuz?
Durmuş beyin geliş sürecindeki tereddüt hariç çok iyi Merkez Bankası başkanlığı yaptığı kanaatindeyim. Hakikaten tutarlı, taviz vermeyen ama aşırı reaksiyon göstermeyen çok iyi bir Merkez Bankacı oldu. Bunun için kendisini takdir etmek lazım. Ben olsam kamuoyunu, işalemini ve dünyadaki iş alemini memnun edecek kararı veririm. Durmuş beyin görev süresini 3 sene daha uzatırım. Durmuş bey imkan yaratılabilseydi, yerinde bir dönem daha kalabilseydi hem Türkiye ekonomisi, hem de kurumsal bir yapı için çok iyi bir tercih olabilirdi. İnşallah içerden bir atama yapabilir. Dışarıdan atama yapılmaz. Çünkü Merkez Bankası'nın oturmuş bir politikası var. O politikayı bir ekiple götürdü. Eğer o ekipten birisi gelirse zannediyorum kesintisiz bir uygulamaya şahit oluruz.

Faizleri artırmayın diye bankalara yemin ettirirdik
-MB Başkanlığı döneminize ait ilginç anekdotlar var mı?
O dönemler faiz oranları çok yüksekti. Biz o zamanlar bankaları 15 günde bir toplardık. 'Faizleri yüzde 40'ın üzerine çıkartmayacaksınız' diye masanın etrafında yemin ettirirdik. Fakat toplantı dağılır dağılmaz İstanbul'dan 2 saat sonra haber gelirdi: 'x bankası yüzde 45 faiz vermeye başladı.' Herkes bu kararı delerdi. Çok zordu. Merkez Bankası o zaman kağıt üzerinde bağımsız da değildi. Döviz yokluğu sorunu vardı. 70 sente muhtaç olduğumuz dönemleri yaşadık. Çok şükür o günlerden bugünlerde 70 milyar dolarlık rezervle çalışan bir merkez bankasına ulaştık. O günleri yaşamayanlar bugünlerin kıymetini bilemiyor.

2013'de bankacılıkta yeni konsolidasyonlar olabilir
-Bu yıl bankacılık sektöründe ne gibi gelişmeler bekliyorsunuz?
Bu yıl rekabetin çok ciddi olarak arttığı bir dönemi yaşayacağız. Hem fon bulma hem kredi verme konusunda rekabet olacak. Çünkü faiz baskısı olacak. Çünkü imkanları büyük olan bankalar, fonlamasını kolay halleden bankalar daha ucuz kredi verecek. Bulamayanlar daha rekabette zorlanacak. İyi müşteri, kötü müşteri, orta müşteri ayrımı devreye girecek. Onun için bankacılık sektöründe bu yıl karlar 2010 yılı kadar rahat kazanılmayacak. Bu sene bankacılık sektöründe ciddi bir problem görmüyorum. Ama 2012 senesinden sonraki dönemde küçük bankaların ayakta kalmak için daha fazla zorlanacaklarını düşünüyorum. 2013'de yeni bir atmosfere ulaşabilir. Yeni bir konsolidasyon, satın almalar, birleşmeler dönemi yaşayabiliriz.

TEB-Fortis birleşmesinde kimseyi üzmek istemiyoruz
-TEB ile Fortis Bank'ın birleşme sürecindeki son durum nedir?
Süreç devam ediyor. Birleşmeyle TEB birden bire 300 şubeli bankadan 600 şubeli bankaya dönüşecek. Dolayısıyla ilk 10 büyük banka arasına girecek.Onun için TEB'in sektördeki yeri daha sağlam olacak. Hem müşteri portföyü hem fonlama açısından rahat bir pozisyona gelecek. Hele iki bankanın tek bir çatı altında toplanması da bize ayrı bir bilinirlik ve görünürlük sağlayacak. Hem kredi kartı kullanımında hem müşteriye ulaşma konusunda bizi çok rahatlatacak.

-Bu süreç ne zaman tamamlanır?
Zannediyorum yıl sonuna kadar bitiririz.

-Birleşme sonucu işten çıkarma olacak mı?
Şu an bir şey söylemek çok zor ama amacımız bu işi en yumuşak şekilde kimseyi üzmeden tamamlayıp bitirmek.

Parasını üçe bölüp mevduata yatırıyor
-Tasarruflarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kendi bankamda mevduat olarak... Tasarruflarımı aşağı yukarı üçe böldüm. TL, dolar ve euro olarak. TL biraz daha ağırlıklı. Hiçbir zaman risk almadım. Zaman zaman devlet tahvili aldım. Orta vadeli bazen iki yıl hatta 30 yıl vadeli devlet tahvili aldığım dönemler bile oldu. Herkese de tavsiyem böyle bir sepet yapmaları.

American Express için kuyruğa girerdik

-En beğendiğiniz bankacılık ürünü nedir?
Ben hiç hayatımda kredi kullanmadığım için o ürünleri tanımıyorum. Genel olarak baktığımız zaman KOBİ sektöründeki gelişmeleri ilgiyle izliyorum. Kredi kartındaki gelişmeleri son derece ilerici buluyorum. Ne Avrupa ne ABD'de bizdeki ürünler yok. Eskiden American Express almak için kuyruğa girerdik, pahalı bir karttı. Merkez Bankası'nda ilk yıllarda iş seyahatlerine çantamda dolarlarla çıktığımı hatırlıyorum. Grubun parasını en genç elemanı olarak ben taşırdım. Sonradan American Express kart almaya başladık. Başka kart geçmezdi. Şimdi Türkiye'de verilmiş Mastercard, Visacard'lar bütün dünyada geçiyor.

Plajdan taş topluyor kumbara biriktiriyor
-Bu kadar işin arasında boş zaman bulunca ne yapıyorsunuz?

Pek boş vakit kalmıyor. Ben şu an biriktirme dönemindeyim. İlerde bir şeyler yaparım diye çok şey biriktiririm. Hiçbir şey atmam. El becerisinde yaratıcı bir zihne sahibim. Cam, biblo, resim, havan, kumbara biriktiriyorum. Büyükada'daki evimin deposunda bir atölyem var. Ne bulursam oraya götürüyorum. Bir de ilerde bunlardan bir şey yaparım diye dere yataklarından ağaç kütükler, plajlardan renkli taşlar toplarım. Bunları yapıştırarak heykel, biblo yapıyorum.

Hiç yorum yok: